Karşıyaka basketbolda lige tutundu…
Karşıyaka basketbolu adına buna sevinir olmak her ne kadar rencide edici olsa da, şartlar gereği yaşanan bu durumu en azından layık olduğumuz yerde (yani basketbolda en üst ligde) kalarak olabildiğince az hasarla atlatmış olduk…
Hemen, şimdi ve ilk dakikadan itibaren gelecek sezonun planlarına başlanmalı!
Bu planları yaparken de (ayağımızı yorganımıza göre uzatırken) kurulabilecek en etkili kadroyu oluşturma çabasına girilmeli…
En etkili kadro tanımı tabii ki de bütçeye paralel olmak durumunda…
Ayağımızın uzatılacağı yorganın, yani bütçenin boyutu da sponsor bulunması veya şirketleşme veya bu seneki gibi yapayalnız kalma seçenekleriyle şekillenecektir…
O nedenle gelecek yıl planlarına başlamanın ilk adımı basketbol şubenin maddi anlamda güçlenmesi için yapılacaklar için harekete geçmek olmalı…
Kısa vadede maddi olarak güçlenmenin atılacak adımı ancak sponsor bulunması ile mümkün olabilir… Hatta basketbol şube mutlak surette özerk bir yapıya da kavuşturulmalıdır…
Uzun vadede kendi ayakları üzerinde durabilecek bir yapıya kavuşturmanın imkanı ise şirketleşme ile olacaktır ki bu konuya da öncelikle sadece basketbol şubenin şirketleşme planlaması ile başlanabilir… Böylelikle bu konuda tereddütleri olanların basketbolda şirketleşme sonrasındaki gidişatı gözlemleyip başarı durumuna göre kulüp genelinde uygulanıp uygulanmaması konusundaki kararları da netleşebilir…
Her iki yola da eş zamanlı girilmeli ve önce ivedilikle sponsor bulunup gelecek yılın güçlü kadrosu oluşturulmalı, sonrasında ise şirketleşme sürecinin devamı getirilerek nihayetlendirilmeli...
Benim hala anlamakta güçlük çektiğim konu ise basketbolda bir marka olan Karşıyaka’nın sponsor bulmakta güçlük çekmesi!
Bunun ardında yatan nedenlerle ilgili olarak pek çok rivayet var gerçi! Bize düşen ise bunları aşmak, bunları da yenmek olmalı…
Çeyrek asırdan fazla sponsorumuz olan Yaşar Holding’in tekrar geri kazanılması çabası öncelik olmalı kanaatindeyim…
Umuyorum Yaşar Ailesi’nin Karşıyaka’ya yeniden sponsor olmakla ilgili bir takım farklı çekinceleri yoktur, umarım sadece bir kırgınlığın neden olduğu ayrılıktır bu durum…
Çünkü şayet öyleyse, yani bir kırgınlığa bağlıysa; kıranlar da dökenler de neredeyse tüm Karşıyaka basketbol severleri tarafından büyük oranda tahmin edilebiliyor ve bu kırıp dökenler yaptıkları yıkımı pekala düzeltebilirler de…
Tabi isterlerse…
Tabi onlar için basketbolu yok etmek bir sorun teşkil etmiyor diye düşünmüyorlarsa…
Tabi onlar için tek önemli olan futbol değilse…
Tabi onlar için kendi ego’ları Karşıyaka’nın önünde değilse…
Hal böyleyken, yapılacaklar da aşağı yukarı belliyken, hiç ama hiç vakit kaybına tahammülümüz yok!
Biz Karşıyakalılar olarak basketbolda düşülen bu durumu içimize sindiremiyoruz. Uykularımız kaçıyor ve bu seneki korku filmini de bir daha izlemek istemiyoruz…
3’ncü ligden 2’nci lige çıkma ihtimali beliren futbol takımımıza da ayrıca başarılar diliyorum…
Karşıyaka arması daima en yüksek mevkilerde yer almaya layıktır ve üçüncü ligden ikinci lige, ikinci ligden PTT birinci lig’e ve oradan da süper lige her sene şampiyon olunarak çıkılması en büyük temennimizdir…
Keşke Muşspor ile içeride oynayacağımız karşılaşmayı küfürbazlar yüzünden seyircisiz oynamak zorunda kalmasaydık bu arada…
Ve yine keşke o küfürbazlar sadece statlarda kalmayıp sokaklara da taşmasalardı… Bursa galibiyeti sonrası küçücük kızımın, eşimin yanında avazı çıktığı kadar bağırarak ana-avrat demeden Bursa aleyhine sövenleri düşündükçe onlar asla gerçekten Karşıyakalı olamaz diye düşünmeden edemiyorum…
Bizim kültürümüzde bu yok çünkü… Karşıyakalının kültüründe; Kaf Sin Kaf’ına kalben bağlı olmak, her koşulda destek olmak var ama ailenin, çoluğun çocuğun, kadının yanında küfredebilecek nezaketsizlik asla yoktur…
Karşıyakalı kibardır, saygılıdır, entellektüeldir, sporu-müziği-doğayı sever, ancak haklı bir gerekçe olduğunda ve genelde nefs-i müdafa amaçlı kavga eder, kavgada bile delikanlı gibi yüreğiyle bileğiyle mücadele eder ama asla ne anaya bacıya küfreder ne de kendine, yüreğine, bileğine güveni olmayan korkaklar gibi bıçak-silah vs çeker…
Gerçek Karşıyakalı olmayanların neden olduğu bu kaçıncı seyircisiz oynama cezası saymak bile mümkün değil! Yazık ama…
Bu densizler yüzünden kaybedilen Eurochallenge finali daha dün gibi aklımda. O zaman da sahaya içi su dolu pet şişe atarak maçı kaybettirmişlerdi. Şimdi de inşallah sebep oldukları seyircisiz oynama cezası nedeniyle final şansını kaybetmeyiz…
Herneyse…
Kulübümüzün lokomotif branşı basketbolu bizleri alıştırdığı başarılarından alıkoymadan, basketbolun başarılarının diğer branşlara da örnek ve motivasyon teşkil etmesini sağlayarak diğer branşlarda da en üst seviyelerde mücadele vereceğimiz günleri görmek gayet de mümkün…
Ama küfretmeden, ama branşlar arası çekememezlik olmadan, ama el birliğiyle daha da güçlü olunarak…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!