Karşıyaka Haber’de yazmaya başlayalı 9 yıl geride kaldı ve 10’ncu yılımın içerisindeyim…
Bu süre zarfında yazılarımın ağırlıklı olarak Karşıyaka basketbolu ile ilgili olduğunu beni takip edenler iyi bilir. Basketbol benim için bir tutku, Karşıyaka da memleketim ve sevdam olunca haliyle yazılarıma da yansıması doğal bir şey tabi…
Ancak farkındaysanız bu sene az ama çok az bahsettim basketbol takımımızdan. Oysa ki hemen her sene takımımızın yerli ve yabancı transferlerinin teker teker analizini yaparak yazdığım neredeyse gelenekselleşmiş olan bir yaklaşımım bile vardı bunca yıllar içerisinde…
Son yıllarda korunabilen bir çekirdek kadro da olamadığından bu analiz yazılarımda artık zorlanmaya, yeni gelenlerin değerlendirmesini yaparken de çok fazla değişen oyuncu olunca daha fazla zaman ayırmaya mecbur kalmıştım. Zorlayıcı da olsa işin ucunda ‘’umut’’ ve ‘’inanç’’ olunca aynı zamanda keyif de veriyordu… Bu sene bunu yapmadım ama… İstemedim… İçimden gelmedi…
Başarı herkese keyif ve motivasyon verir. Bizim Karşıyaka ve basketbol sevdamız ise başarılı olup olmamaktan bağımsız devamlı bir motivasyon unsurudur. Biz Karşıyakalıyız çünkü…
Biz her koşulda basketbolda en azından kendi evimizde her rakibi yenebileceğimize duyduğumuz inançla o salona gideriz…
Bazen yeneceğimize değil de sadece sahada vereceğimiz mücadeleye duyduğumuz inanç bile bizi motive etmeye yeter…
O salonda biliriz ki tribünlerde yer alan herkes bu oyunu bilir, sever ve daima son topa kadar tribünde de olsa sesi kısılana kadar mücadelesini sürdürür. İşte bu sene tam da bu noktada çok ama çok ciddi sorunumuz var…
Takım olarak bu noktada önemli ölçüde sıkıntıdayız. Fb, Efes, Gs maçlarını ölçüt olarak almayalım dedik kendimizce, ama Ts maçına ne demeli?!
Alt sıralarda vereceğimiz mücadeledeki muhtemel rakiplerimizden birinden kendi evimizde 16 sayı fark yedik! Bahsetmeye çalıştığım temel sorun da ‘’mücadele etmeyen takım’’ görüntüsü. Bizlerin sahip olduğu, fakat oyuncuların ve hatta teknik kadronun sahip olmadığı ‘’umut ve inanç’’ konusu…
Bize yenilgiyi gurur meselesi yapacak oyuncular lazım…
Bize o esnada skorboard ne yazıyor olursa olsun oyunun her saniyesinde savaşan oyuncular lazım…
Vazgeçmeyen, pes etmeyen bir oyuncu grubu lazım…
Yetenekleri sınırlı olsa da mücadele gücü yüksek oyuncular olmalı…
Belki de en önemlisi her yenilgiden sonra utanma duygusu olan, yüzü kızarabilen oyuncular lazım…
Ve yine aynı şekilde hem basketbolu bilen hem de yenilgiyi hazmedemeyen bir kenar yönetim lazım…
Oyuncularımızın büyük kısmı ne yazık ki basketbol süper ligi’nin seviyesinde değil zaten. Ama burada asıl sorun, kendilerine seviye atlatmak gibi bir niyetlerinin de olmayışında…
Birileri bunlara anlatsın lütfen, bugüne kadar kaç oyuncunun Karşıyaka’dan NBA’e veya Euroleague takımlarına direkt transfer olduğunu… Efes’e, FB’ye gidenleri hesaba katmıyorum bile üstelik…
Ama bunu anlatacak olan da, bu savaşa bu oyuncuları dahil edecek olan da aslında takımın koçu olması gerekirken maalesef koçun kendisi zaten bu açılardan son derece kifayetsiz! Şu ana kadar tek bir set hücumu hazırladığını veya savunma yapmayı bilmeyen bu takıma sezon başından beri savunma yapmayı öğretebildiğini söyleyebilecek bir babayiğit var mı içimizde?! Yani hem teknik anlamda hem de takımı ateşlemek anlamında ciddi bir coaching sorunumuz var!
Zaten duruşu, ifadesi, vücut dili ile takımı ateşleyebilecek herhangi bir meziyeti olmayan Faruk Beşok’un tüm bunların yanına eklenen engin basketbol bilgisizliği de olunca (bu tamamen subjektif bir yorum ve yanılma payım olabilir gerçeğini de ekleyerek yapıyorum bu yorumu ve eğer takımın başında tutulacaksa da elde edeceği başarılarla beni mahcup etmesi ve buradan özür dilemek de en büyük temennim), bu oyuncu grubundan başarı beklemek de asla mümkün olamaz…
Hani şeytan diyor ki, futbola kurban edilen canım basketbolumuzu sen de takip etmeyi bırak ama başarabilir miyim ki!
Yazımın başında ifade ettiğim gibi, önceleri çok daha fazla basketbol yazıyordum zaten. Bu sezon ise benim bile içimden gelmez oldu basketbol yazmak…
Basketbola yönelik planlı yok ediş programının bir parçası da ben olmamak için direnmeye devam edeyim ben en iyisi…
Umuyorum direncim kırılmadan ilk fırsatta olması gereken yeni bir kenar yönetim oluşturulup, en başta 5 numara olmak üzere takımın güçlendirilmesi için oyuncu anlamında da gereken takviyeler yapılır…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!