Caz; ilk kez ABD’nin güney eyaletlerinde gelişmeye başlamış Afro-Amerikan müzik türü…
1880’lerde New Orleans’tan doğan bu müzik türü günümüze değin değişimini ve gelişimini sürdürerek dünyanın en ayrıcalıklı ve en şahsına münhasır müzik türü olarak tüm dünya genelinde yayılmış ve hak ettiği saygınlığı da elde etmiştir…
En çok etkilendiği müzik türü blues’dur. Blues ise köle olarak Amerika’ya götürülen Afrikalıların çalışmaları esnasında dile getirdikleri bir nevi hüznün ve günlük sıkıntılarının dillendirildiği müzik türüdür. Amerika’ya gelen köle Afrikalıların halk müziği olarak da nitelendirilebilir…
Bu iki müzik türünü, yani caz ve blues’u birbirinden keskin sınırlarla ayırmak mümkün değildir.
Dolayısıyla bir yerde eğer caz veya blues üzerine bir organizasyon, festival, konser vs yapılıyorsa oranın izleyicileri her iki müzik türünden renklerin yer alacağı gösterimlere şahit olmuş olurlar ki işte böylesine değerli böylesine nitelikli ve böylesine çok yönlü bir organizasyon Karşıyakamızda da var-dı…
‘’Karşıyaka Caz Festivali’’ nden bahsediyorum… İlk 3 yılını gayet net hatırladığım, fakat sonrasında yok olan veya bir yerlerde bir şekilde adı geçerek sürdürülüyorsa da maalesef benim hiçbir şekilde duymadığım kadar küçülerek sürdürülüyor olabilecek bir organizasyondan bahsediyorum…
Oysa ki bizim güzel mi güzel bir caz festivalimiz vardı… Son derece değerli sanatçıların geldiği bir festivaldi… Kerem Görsev, Fatih Erkoç, Erkan Oğur, Birsen Tezer, Melike Şahin, Tuna Kiremitçi ilk solukta aklıma gelenleri sadece…
Şimdi kalkıp da bana birileri çıkıp ‘’e İzmir Caz Festivali var ya, neyine yetmiyor’’ demesin lütfen. Komşu şehrimiz olan Güzel İzmir’in uhdesinde yapılan nitelikli organizasyonlar da tabii ki biz Karşıyakalıları mutlu eder ama biz Karşıyakalıyız ve Karşıyakamızda olacak olan güzelliklerle haliyle daha fazla ilgiliyiz. Hele ki zaten var olan güzel bir şeyin yok olması söz konusuysa…
Ayrıca biz Karşıyakamıza ait olan iyi ve güzel, başarılı ve yüksek rating’li her şeyi İzmir adının altına verip bize ait olanlardan vazgeçmeye ne diye razı gelelim ki!
Mesela KODA da öyle olmadı mı?! Bir ilçe belediyesi tarafından kadrolu sanatçılar ile oluşturulan ilk oda orkestrası olarak tarihe geçen ve yurt içi yurt dışı pek çok organizasyonda Karşıyaka’yı gururla temsil eden KODA’dan bahsediyorum… O da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce alıkonularak adı değiştirildi… Bu durum da bir Karşıyakalı olarak beni son derece rahatsız etti aslında!
Yani diyeceğim o ki; İzmir Caz Festivali’ne eyvallah ama bize ait olan Karşıyaka Caz Festivali’ne ne oldu?!
Yine diyeceğim o ki; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başarılı bir oda orkestrasına sahip olma isteğine eyvallah ama, bunu elde etmek için niçin bizim Karşıyaka’mızın oda orkestrası’na el konuldu!
İzmir’in Ahmet Adnan Saygun Salonu varken, bizim Karşıyaka’mızın Opera Binası ne diye yarım bırakılıp şehrin göbeğinde kaderine terk edilmiş bir enkaza döndü!
Bu saydıklarımın hepsi de Karşıyaka’ya yakışan, kültür ve sanatla ilgili olan, bir şehrin karakterini gösteren ve gelecek kuşakların da Karşıyaka kültürü ile yetişmesine vesile olacak olan çok önemli şeyler! Ben kendi adıma ‘’KARŞIYAKA JAZZ FESTİVALİ’’, ‘’KODA’’ ve ‘’KARŞIYAKA OPERA BİNASI’’ üçlemesini çok ama çok önemsiyor, zaten önceden var olan caz festivalimizi ve KODA’mızı geri
isterken opera binamızın da yine opera binası projesi olarak devam ettirilip sonlandırılmasını da ayrıca ve özellikle çok ama çok istiyorum.
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!