‘’Karşıyaka’da bir zamanlar’’ diye başlayan anılar, fotoğraflar karşımıza çıktıkça hep hayıflanır, ‘’keşke hiç bozulmasaydı’’ diye başlayan cümleler kurarız…
Nereden bilebilirdik ki Karşıyaka’daki kötüye gidişatın ‘’beterin de beteri varmış’’ dedirtecek bir duruma geleceğini…
Olası haklı nedenlerinden bağımsız olarak sonuç odaklı bir değerlendirme yapılacak olursa gelinen noktada artık belli zamanlarda suyumuz yok, ne zaman olacağını kestiremediğimiz anlarda elektriğimiz yok ve ne zaman toplanacağını bilemediğimiz şekilde çöp yığınları var. Buna bir de cahil ve varlıklarıyla çevre kirliliği yaratan tiplerin yol açtığı demografik değişimi de ekleyecek olursak, artık bizler geçmiş güzel Karşıyaka yıllarına bakıp da günümüze hayıflanmayı bırakıp daha eski dönemlerle kıyaslayarak üzüldüğümüz yakın geçmişteki Karşıyaka’mızı bile mumla arar hale geldik!
Gerçekten çok üzülüyorum…
Üzülüyorum, çünkü düşündükçe işin içinden çıkamıyorum…
Karşıyaka’yı mahveden kural tanımaz, hijyen sorunlu, gürültücü, çevreyi kirleten, cahil zümrenin Karşıyaka’ya girişlerini engellemek de, girmiş olanların sınır dışı edilmesini sağlamak da mümkün değil! Asimile olarak Karşıyaka kültürüne adapte olmalarını beklemek ise ütopik…
Veya yağmayan yağmur, kalmayan yer altı su kaynakları söz konusu olunca kalmayan suyun teminini sağlayabilmek de mümkün değil!
Ancak elektrik ve çöp konusunda çözüm üretmek belki mümkün olabilir…
Şehir dışında, rüzgarla zehirli gazların ve kötü kokunun şehre çökmeyeceği yerlerde belirlenecek yeni çöp depolama alanları olursa, belediyelerin çalışan emekçilerin maddi anlamdaki sıkıntılarını giderecek şekilde zamanında ödeme gücü olursa, vatandaş da biraz daha duyarlı olursa çöp sorunu çözülebilir…
Elektrik konusunda da bir an önce ya mevcut şirketin elinden bu işin alınması veya bu iş devletin elindeyken nasıl düzenli ve devamlılığı olacak şekilde yürütülebiliyorsa aynı şekilde yürütmeleri için gerekli uyarı ve yaptırımların devreye sokulması halinde çözüm bulunabilir…
Ancak çözülebilirliği olan bu iki sorunun çözüleceği zamana kadar da umarım bir takım salgın hastalıklar baş göstermez ve yine umarım sürekli olarak gidip-gelen elektrik durumuna veya voltaj iniş çıkışlarına maruz kalan evlerimizdeki elektrikle çalışan cihazlar daha da fazla ve daha da sık bozulmaz… Mevcut elektrik şirketi yüzünden bugüne kadar evimde klima, televizyon ve fırınımız bozuldu. Buzdolabı ve çamaşır makinesi de gitti gidecek diye ödüm kopuyor!
Ayrıca; yazılarımı takip edenler belki hatırlarlar, mahallemizde kentsel dönüşüm nedeniyle yıkıp yaptıkları bir apartmanın önündeki 2 ağacı öldüren inşaatçıların verdiği zararı en azından yüzde 50’ye indirmek için kaldırımda kalan bir boşluğa diktiğimiz önce bir çınar sonra da bir jakaranda ağacını da yine bu mevcut elektrik şirketinin elemanları, sanki başka yer yokmuş gibi yerinden kökleyip üzerine elektrik kutusu oturtmak suretiyle öldürmüşlerdi. Bu cinayetlerinden dolayı da öncelikli tercihim bunlarla olan anlaşmanın iptali yönünde ama hiç de sanmıyorum bunun olacağını…
Hal böyleyken sonuç olarak gelinen noktada zaman zaman elektriği, suyu olmayan, çöp yığınları ve pis insanları bol olan bir Karşıyaka’ya mahkum olduk!
Hani 50’li yılların Karşıyaka’sına bakıp da yakın geçmişimizdeki Karşıyaka’nın haline hayıflanıyorduk ya, maalesef artık günümüzde 3-5 sene öncesinin Karşıyaka’sını bile özler hale geldik.
Hakkımızda hayırlısı…
Çıkmadık candan umut kesilmez derler…
Karşıyakalıların Karşıyaka’sına duyduğu sevgi ve sahiplenmeye güvenerek yine de elimden geldiğince enseyi karartmamaya çalışıyorum.
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!