Yolda yürüyen yaşlı çifte özel aracın sürücüsü seslendi:
“Kaldırımdan gitseniz daha iyi olmaz mı?”
Yaşlı adam şöyle bir kafasını kaldırdı ve kaldırımı göstererek, “geçecek yol olsa yürüyeceğiz. Ne yazık ki; araçlar, masalar, sandalyelerle işgal altında. Sen gençsin, çeviksin, haydi gel, geç geçebilirsen…”
Araç sürücüsü sesini çıkaramadan gaza bastı, gidiş o gidiş…
Yaya kaldırımını boş bulduğunuzda da bu kez, motosikletler potansiyel tehlike… Bir elinde sigara, telefonla konuşup, gideceği yere geç kalmamak için gaza basıp da korna çalanlar kendilerini yaya kaldırımlarının sahibi zannediyor gibi… Bisikletlileri bu arada es geçiyorum!
Bebek arabalarının, tekerlekli sandalye bağımlılarının geçeceği rampaların önüne araçları park etmek ise tamamen insanlık dışı!
Devam edelim…
Yayalar, karayolunda karşıdan karşıya yaya geçitlerinin bulunduğu belirlenen yerlerden geçme hakkına sahip. Ama gelin görün ki; duranlar ancak … Oysa 18.10.2018 tarihli 7148 Sayılı Kanunun 25. Maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 74. maddesi yenilenmiş, karayolu trafik hukukunda 26.10.2018 tarihi itibarı ile yayalara ilk geçiş hakkı tanınmış/verilmişti. Üstelik cezai hüküm de getirilmişti. 2024 senesinde yayaya yol vermemenin cezası 3.135 TL (Üç bin yüz otuz beş Türk Lirası) olarak belirlenmişti…
Demek medeni olmaktan çok, cezadan korkan da yok!
Bir olasılık da kuralı bilmiyorlar. Sürücü belgesi aldıklarına göre okuma yazmaları var; geçitlerde kör gözün içine sokarcasına büyük harflerle yazılan “Öncelik yayaya ait” yazısını okumak işlerine gelmiyor demek!
Son günlerde yağan yağmurlar toprağa ve barajlarımıza beklenen ganimet gibi oldu. Yağmurlu havaya karşın, evinin öncelikle mutfak ihtiyacı olduğundan sokağa çıkıp çarşı pazar yapanlar adeta uzun atlama, üç adım sporcusuna döndü. Elinde şemsiyesiyle yağmurdan ıslanmamaya, korunmaya çalışanlar içinde en büyük tehlike gizli su birikintilerinin yanında bastıkları taşın oynamasıyla üzerlerini ıslatmaktan öte kirleten çamurlu su oldu…
Derler ya; “aşağı tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık” misali… Havadan korunayım derken yerden daha büyük tehlikeyle karşı karşıya kalıyorsun. Üstelik üstten gelen tertemiz, alttaki su çamurlu ve pis!..
Kentte yaşamanın kaderi mi bu?
Bilemedim.
Karşıyaka basketbol takımının 1986/87 sezonundaki Basketbol Ligi Şampiyonluğundan sonra katıldığı Avrupa Kupası maçında rakibi İspanya Sınırı’na yakın olan Pau şehrinin takımı Pau- Orthez oldu. 1991 yılından bu yana maçlarını 7.707 kapasitesine sahip Palais des Sports de Pau'da oynayan ekip o yıl daha küçük bir salonda karşılaşmalarını yapıyordu. Salon gündüzleri balıkçıların da bulunduğu bir hal, akşamları da tertemiz olmuş bir spor salonuydu. Karşıyaka’da o salonda oynamış ve kaybetmişti.
İzmir-İstanbul-Paris-Pau aktarmalı uçak yolculuğunda kafilede yer alan tek gazeteciydim. Şehre maçtan bir gün önce maceralı yolculuk sonrası vardığımızda hava kapalıydı. Otel görevlilerin sabah anlattıklarına göre gece yağmur oldukça fazla yağmıştı. Gel gör ki, ertesi gün otelden şut antrenmanı için salona giderken, zaman zaman çiseleyen yağışa karşın yollarda bir tek gram su birikintisi göremedik.
Alt yapıyı yaparlarken her halde her şeyi düşünmüş olacaklar, altı gibi üst yapı da sağlıklıydı…
Ateş ağabeyin (Özerk) kulakları çınlasın!..
Üniversite öğrenimi için İzmir’e gelip de gazeteciliği büyükşehirde devam ettiğim günlerden bugüne dek Karşıyaka basketbolu takip ediyorum… Aslında Akhisar’da okul takımları (orta, lise) alt yapı ve A Takımda basketbol oynayan biri olarak hep içinde olduğumu, Basketbol Adamları Derneği’nde 19 yıl başkanlık yaptığımı da hemen belirtmeliyim…
Rahmetli İsmet Badem’in yarattığı Fanatik Basket’te yayınlandığı ilk günden kapandığı süreye kadar köşe yazarlığına devam eden basketbol yazarlığına ilaveten, pota sevgisiyle kurduğumuz www.basketbolig.com da bizim yayın grubumuzda. Bunu da unutmayın…
Karşıyaka basketbol A takımı Ufuk Sarıca ile kazandığı ivmeyi şu anda da devam ettiriyor ve zirveden kopmamaya özen gösteriyor.
Avrupa Kupası ve ligde beklenen başarıyı elde edeceği de kesin olan ekip için en büyük tehlike ekonomik sıkıntı olacak.
Profesyonel oyuncuların maaş gecikmeleri karşısında menajerleri aracılığıyla FİBA ve TBF’ye gitmeleri olası. Doğal da hakları. Hiç biri babasının hayrına veya “Karşıyaka sevgisi” için bu şehre gelip de ter dökmüyor. Bu da bir gerçek.
Yazı kaleme alındığı zaman basketbol takımı için bir tehlike şimdilik aşınmış gibi görünüyordu. Ancak durum adeta pimi çekilmiş bomba misali…
Her an, her şey olabilir.
Gelişmeleri bizlerde yakinen izliyoruz!
Şu anda Karşıyaka Spor Kulübü ve özellikle de basketbol takımı tamamen çıkmaz sokakta. Tek çıkış noktasının adresi de holding.
Kahramanlık taslayanların, “hodri meydan” diyerek efelik yapmasının sonucunda olayların buralara geleceğini hiç kimse kestiremedi. Yıllardır, “holding kulübün yakasını bıraksın. Ne öldürüyor, ne de güldürüyor” diyenler şimdi dut yemiş bülbül, süt dökmüş kediye döndü!..
Ne oldu; holding bıraksa kuyruktaydılar…
Unutmayın “İt ite buyurur, it de kuyruğuna…”
Yılların özeti bu!..
Şimdi herkes eteğindeki taşları dökerek, bu kulübü ayağa kaldırmanın hesabını yapmalı. “Zengin-fakir”, “doğuştan-sonradan olma” ayırımı yapmaksızın “Ben Karşıyakalıyım” diyen ve gönül veren herkes bembeyaz sayfa açmalı. Günü değil, kulübü kurtarmak için sürdürülebilirliği de göz önünde bulundurarak doğru hareket etmeli. Doğruları görmeli. Doğruları söyleyenleri dinlemeli.
Zaman az kaldı. Sayılı günler var. Unutmayın ki; geç kalınmış tebessüm idamdan sonra gelen affa benzer.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!