Kadın ve erkek, insan olma niteliği bakımından birbirine eşittir, başta yaşama hakkı olmak üzere diğer temel hakları dokunulmazdır. Buna mukabil kadın, anne olma şefkati, ayrıntıları daha iyi kavrayabilme özelliği ve derin bir incelik duygusu gibi kendine özgü hasletlerle donatılmıştır. Erkeklerin göremediğini bazen kadınların daha iyi gördüğüne hepimiz şahit olmuşuzdur. Kadın, daha ince bir bakış açısına sahiptir. Hassas bir sağduyu, titiz ve detaycı bir ruh hali, incelik ve zarafet sahibidir, naiftir.
Kadını kristale benzeterek asla incitilmemesi gerektiğini belirten Hz. Peygamber’in "Ben yetimin ve kadının hakkına el uzatılmasını yasaklıyorum” şeklindeki manifestosu, tarih boyunca pek çok defa itilip kakılan kız çocuklarına yönelik bir şefkatin ifadesidir. Aynı zamanda kadına şiddet gösteren zorbalara, eşlerini döven kocalara ve annelerini inciten çocuklara bir reddiyedir.
Hz. Peygamber; "Müslüman elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyendir” buyurmuşken, müslüman olduğunu söyleyen birinin kadına şiddet uygulaması düşünülebilir mi? Evinde eşine yardım eden, kendi söküğünü diken Peygamber'in ümmeti, nasıl olur da eşe yapılan her yardımı kılıbıklık yakıştırması ile anmaktadır?
Genç kız ve kadınların horlanmasına, zorla evlendirilmesine müsaade etmeyen, kızı Fatıma yanına geldiğinde ayağa kalkıp onu öpen, kendi yerine oturtan Hz. Peygamber'in tavrı ile kız çocuklarını küçük yaşta evlendirenlerin, beşik kertmesi, başlık parası uygulamaları ile kızlarını ticari bir meta olarak görenlerin ahvali birbirinden ne kadar farklıdır. Bunlar Hz. Peygamber’e nasıl ümmet olabilirler?. Dini öğretilerimiz, bir cana kıymanın bütün insanlığı öldürmek anlamına geleceğini belirtmişken, eşini, kızını, kız kardeşini öldürenler mi Allah Rasulü’nün temsilcileridir?. Peygamberimiz, “İlim, kadın-erkek her müslümana farzdır” demişken, okumak isteyen kız evladını gözü yaşlı bırakıp kara cehalete mahkum eden babalar mı Hz. Peygamber’in takipçileridir.? İnsanların kendi yanlışlarını, dine mal etmeleri ne kadar kötü ve ne kadar ağır bir şeydir. Onlar bu halleriyle kendi nefislerini tanrı edinmekte ve din diye pazarlamaktadırlar.
Hz. Peygamber, erkeklere hitaben, "Kadınların hakları konusunda Allah’a hesap vereceğinizi unutmayın” dememiş miydi? "Sizin en en hayırlınız eşine en iyi davranandır”, "Sizden eşine el kaldıranlarınız iyi insanlar değildir”, dememiş miydi? Ve söylememiş miydi; "Allah'ın hanım kullarına vurmayın” diye... Firavun'a bile uyarıda bulunulurken güzel söz söylenmesini isteyen Rabbimizin huzurunda, eşimize, kızımıza, kız kardeşimize kısacası bir kadına yaptığımız kabalığın ve nezaketsizliğin hesabını nasıl vereceğiz.?
Hz. Peygamber, Allah'tan başka hiç kimseden korku duymadan, yalnız başına, güven içinde, devesi üzerinde Irak'taki Hîre'den kalkıp Mekke'deki Kabe'ye yolculuk eden bir kadını hayal etmişti.... Onun hayal ettiği dünyada, sokakta yürürken eşleri tarafından bıçaklanan, kurşunlanan kadınlar, cibilliyetsiz adamlarca taciz edilen kızlar, mahallesinde oynarken kaybolan kız çocukları yoktu. Zannedilmesin ki şiddete, tacize maruz kalan, ölüme terkedilen, canına kast edilen kadınların, kız çocuklarının yaşadıkları acılar boşa gidecek, sanılmasın ki bu kötülüklerin bir karşılığı olmayacaktır. Rabbimizin gazabı, meleklerin, gök ve yer ehlinin lâneti, kadınlara ve kız çocuklarına bu acıları yaşatan zalimlerin üzerine olacak, onlar dünyada rezil rüsva olurken, ahirette ise varacakları yer cehennem olacaktır.
Kadını değersizleştirmenin, aşağılamanın ve kadına şiddeti reva görmenin hiçbir insani, akli, vicdani ve dini yönü, dayanağı ve mazereti olamaz. Kadına yönelik şiddet, fiziksel, duygusal ve ekonomik boyutlarıyla kadının temel hak ve hürriyetlerini ihlal eden büyük bir insanlık suçudur. Zira kadın, insanlığın varlık sebebidir. Kadın, varlığı ve birikimiyle toplumu eğiten, geliştiren ve güçlendiren saygın bir ferttir. Atatürk'ün ifadesiyle “dünyada her şey kadının eseridir”. Ailenin mutluluğu, toplumun huzur ve güveni ancak kadınlarımızın sevgi, saygı ve adalet görmesiyle mümkündür.
Tüm dünyada çocukların, genç kız ve kadınların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan, ayrımcılıktan uzak, huzurlu ve mutlu günlere kavuşması, şefkat ve merhamete dayanan adalet anlayışının dünyamıza egemen olması dileklerimle... Her şey gönlünüzce olsun. "Dünyada her şey kadının eseridir” diyen, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını veren Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün ruhu şad olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!