Vay be… Altay da Türkiye 3. Ligi’ne düştü!..
Camianın içindeki kısır çekişmeler, “Sen ben kavgası” sonucunda oluşan tablonun bedeli ağır oldu ve sahadaki ekibin mücadelesi ligde kalacak yeterli puanı alamayınca kaçınılmaz son gerçekleşti.
Futbolcuların alın terinin yerde kalmasının üzüntüsü bir yana, Altay’ın ekonomik çıkmazdan kurtulamamasına ne demeli? Geleceğinin halen karanlık olması gerçeğini bile göremeyecek kadar kör olanların amacı nedir acaba?
Kim olursa olsun, “Küçük olsun, benim olsun” mantığıyla hareket edenlerin sonu unutulmamalıdır ki; uçurumdur! Hüsrandır! Günü kurtarabilir ama geleceği asla…
Hürriyet Gazetesi’ndeki ekibimden, her dönemde kendisini geliştiren ve bugün usta gazeteci sıfatına hak eden Erkut Şahin’in son yazısından alıntıyı Altay’ın şu anki gerçek yüzü olarak sunuyorum:
“Maalesef kulübün 20 milyon Euro civarında bir borcu ve bununla birlikte 3 dönem daha transfer yasağı var. Ancak sorunlarımız bundan çok daha büyük. Buna iki yönlü bakmak lazım. Birincisi Altay'da sezonun tamamlanmasıyla birlikte ödenmeyen alacaklar nedeniyle neredeyse futbolcu kalmayacak. Kendi altyapımızdan yetişen genç futbolcular bile profesyonel ligde forma giymeye başlar başlamaz kapıyı 2-3 milyon liradan açıyor. Bu şu anlama geliyor, 20 profesyonel artı genç oyunculardan bir kadro kurmak için minimum 50-60 milyon liralık bir bütçe gerekiyor..."
Erkut Şahin bu işin mutfağından gelen ve iyi analiz etmenin yanı sıra araştırarak gerçekleri yazan, kalemini de doğru kullanan isim.
Aslında bizim ekipten yetişenler; asla kalemini satmaz. Kırarlar…
Arkanıza dönüp bakarsanız çok kırık kalemler göreceksiniz!..
Korkmadan yazarlar.
Yürekten yazarlar.
Doğruları yazarlar.
Araştırır… İnce elerler, sık dokurlar…
Erkut yazısının sonunu şöyle bağlamış: “Görüntü hiç de iç açıcı değil. Fakat burası da herhangi bir kulüp değil, Büyük Altay. Gün doğmadan neler doğar!”
Gerçekten de öyle…
Erboy sülalesinden kurucular arasında yer alan Türkiye’nin ilk Türk futbolcusu Talat Erboy, Sıtkı Erboy’dan sonra 2. Kuşak ve 3. Kuşaklar da yönetimlerde bulunu. Halen de “gel” derlerse gelirler… Çünkü onlar menfaatsiz, yürekten bağlıdırlar, Altay’a… Kulübü de aileden bilirler…
Aynen Zorlu’lar, Özgener’ler, Burteçin’ler ve diğerleri gibi…
O nedenle, bağımı da inkâr edemem… Üstelik hiçbir güç yok edemez… İlgilenmek, ilgilenmemek, başka takıma sevdalanmak veya başkanı olmak önemli değildir. Önemli olan yüreğe kazılan sevgidir…
Altay’ın armasının anlamını biliyor musunuz?
Asma yaprağından esinlenerek çizilen Altay arması, yıllar içerisinde değişmeden bugünlere ulaştı. 1928'de yaşanan Harf Devrimi'nden önce Altay'ın armasının içerisinde laleye benzer motifler bulunmaktaydı, devrimden sonra sadece harf ve rakamların Latin harflere çevrildiği arma, esas şeklini asma yaprağından aldı.
Armadaki “İzmir” yazısı, bağlı kök saldığı topraklardaki güçlü yapıya atıfta bulunurken, 1914 ise bold (kalın harf) karakteriyle güçlü tarihe dikkat çekti. İlk kurulduğu günlerde de Siyah-Beyaz renkleri kullanan Altay, “Kurtuluş Savaşı mücadelesi” döneminde hem büyük acılar çeken, hem de kurtuluş ile birlikte büyük mutluluklar yaşayan kulüp, bu iki zıt duyguyu yansıtan “siyah” ve “beyaz” renklerini hiçbir zaman değiştirmedi.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Altay hakkında söylediği sözü biliyor musunuz?
14 Ekim 1925 günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk İzmir'e geldiğinde Altay kulübünü ziyaret eder. Altay'ın 9 Eylül Kupasını gören Atatürk, "Aferin çocuklar, kupa da kazanmışlar" der. Altay'ın spor faaliyetlerini dinledikten sonra Atatürk kulüp defterine şunları yazarak imzalar: ‘‘Altay Spor Kulübünde tanıdığım gençlik iftihara şayandır. Bu gençlik müvacehesinde istikbalin kuvveti ve saadeti en bariz görülmektedir.’’
Altay ilkler kulübüdür.
Altay, Türk Futbol Tarihinde ilk deplasman yapan takımdır. Türkiye Kupası'nı kazanan ikinci, Anadolu'dan ise ilk takım olarak tarihe geçmiştir.
Kendi bünyesinden takım çıkaran ve bunu ikinci defa yapan ilk takımdır.
İzmir'in ilk milli futbolcusu da Altay bünyesinden çıkan Hamit Aslan’dır.
İzmir'in ilk milli atleti yine Altay'ın bünyesinden çıkan Said Odyak’tır.
Eski adı Fuar Şehirleri Kupası olan UEFA Kupası’na katılan ilk Türk Takımı Altay’dır. Ulusal çaptaki 1. Türkiye Ligi'nde ilk üçe giren ilk Anadolu takımıdır. Ziraat Türkiye Kupası'nı kazanan ilk Anadolu Takımıdır.
Türk futbolunu modernleştiren, dernek yapısını aklımıza kazıyan ilk isim, soyadını bile Altay'dan alan Vahap Özaltay'dır. Aynı zamanda Altaylı Vahap Özaltay, Türkiye'nin ilk profesyonel futbolcusudur.
Belgesel kayıtlara göre 1905 yılında futbola başlayan Talat Erboy, Sabri Süleymanoviç, Şerif Remzi Reyent ve Nejat Evliyazade ilk Türk futbolcularıdır.
Altay Spor Kulübü taraftarının 23 Ocak 2022 yaptığı "Kuvayi Milliye'nin Kulübü Altay" koreografisiyle beraber yapmış olduğu güncel futbolcularına ve kulübün efsane ismi Mustafa Denizli'ye yaptığı koreografileriyle beraber Avrupa tarihinde tek maçta koreografi yapma rekorunu kırmıştır.
İşte böylesine anlam taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti’nde önemli bir yeri olan ve Türk Futboluna damgasını vuran Altay’ın son durumu vahim…
Şimdi eteklerdeki taşın masaya bırakılması ve herkesin özgürce fikrini söyleyip, camiayı birbirine kenetlemeye çağırma vaktidir…
Bunları yapmak için korkuyorsanız size 16. yüzyıl Fransız deneme yazarı Lord Michel Eyquem de Montaigne’nin önemli sözünü hatırlatmak istiyorum: “Korku kimi zaman ayaklarımıza kanat takar, kimi zaman da ayaklarımızı yere çiviler.”
Şimdi karar sizin. Kanat takıp Altay’ı yeniden eski günlerine mi döndürmek mi istersiniz? Yoksa ayaklarınızı yere çivileyip de; kös kös bakıp kaderine mi terk edeceksiniz?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!