“Kışı sevmem ben, damı akan evler, ayakkabısı delik çocuklar, ocağı yanmayan analar, utanan babalar gelir aklıma... Sevmem ben kışı...” ne güzel de yazmış şair. Ben de zaman zaman bu dizeleri yazarım.
Her kış yaklaştığında bu şiir gelir aklıma. Çocukluk, öğrencilik yıllarım. Yerde bir metre kar varken dibi delik yazlık ayakkabılarla okula gittiğim günleri. Kışın soğuğunda ısınmak için anneme sarılarak uyuduğum geceleri hiç unutur muyum? Kardan, yağmurdan akmasın diye toprak damımızı log (Bambarik) denilen taşlarla sürdürdüğümüz anıları unutmak mümkün mü?
Bir de doğduğun yerde geride bıraktıklarını, senin yaşamını sürdürmeye mahkum olan çocukların varlığını unutmamayı insan olmanın gereği olarak görüyorum.
Her zaman söylerim ‘Doğduğun ve doyduğun yere hizmet insan olmanın gereğidir’
Kaç yıldır enflasyonun düşürülmesi için emekli ve çalışanlardan fedakarlık bekleyen hükümetin ekonomiyi rayına koyamamasından mağdur olanlardan biriyim. Emekli öğretmen olarak geçimimi zor sağladığımdan yardım elimi uzatamıyorum ama çevremdeki güzel insanlar sayesinde bir nebze de olsa doğduğum yere ulaşabiliyorum.
Bu yıl da kış yaklaştığında sosyal medya hesaplarımdan “Çocuklar Üşümesin” diye çağrıda bulundum. Sağ olsunlar geçen yıllarda olduğu gibi çağrıma cevap verenler oldu. Bu yıl da Küçük Dokunuşlar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (KÜDAY), Küçük çocuklara, karnesini götüren öğrencilere ücretsiz dondurma ve baklava ikram eden Sultan Baklavanın sahibi Arif Suyolcu abim bot ve montları gönderdiler. Bana gelen fotoğraflarda bot ve mont verilen çocukların ayaklarındaki terlikleri ellerinde görmek beni çok hüzünlendirdi. O terliklerle kışı geçirecekti çocuklar. Bir kare ise yüreğimi yaraladı. Fotoğraf karesinde üç çocuk vardı. Gönderilen botlardan biri çocuklardan birine olmuştu. Botu giymiş terlikleri elline almıştı. Diğer iki çocuğa botlar uymamıştı. Onları da ben alıp gönderdim. Bazı dostlar biz de yardımcı olalım demişlerdi de bekliyorum daha. Bu arada yardımdan söz edildiğinde mangalda kül bırakmayanları da unutmuş değilim.
Başta Küçük Dokunuşlar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (KÜDAY) Başkanı Ebru Tokgöz hanımefendiye ve derneğin gönlü büyük üyelerine, Arif Suyolcu abime ve bu yardımları ücretsiz Batman’a ulaştıran Lüks Batman Seyahat firmasına sonsuz teşekkürler. Benim yapamadıklarımı yaptıkları için, çocukları zemheri soğuklardan kurtardıkları için onlara minnettarım.
Doyduğum kente Karşıyaka’ya da yıllarca karşılıksız ve beklentisiz hizmet ettiğimi beni bilen bilir. Siyaset ve ticaret ile işim olmadı. Sağlığım el verdikçe insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Törenlerde ve etkinliklerde haber yapmak için çektiğim fotoğraflar dışında da insanları kırmadım fotoğraflarını çektim. Bugüne kadar 170 bine yakın çektiğim fotoğrafları telefon numarası bende olanlara, onlar istemeden gönderdim. İnsanlar bana muhtaç olsunlar beklentisi gibi aşağılık bir duyguya sahip olmadım. Güzel Karşıyaka’mızın güzel yöneticileri sayesinde bana gelen sorunların çözümü için uğraştım. Para ile hiç işim olmadı/olmaz da. “Ne kapabilirim değil ne katabilirim” diye yoluma devam ettim. Karşıyakalı da sağ olsunlar her zaman bana ilgi gösterdi, destek, güç verdi. Rahmetli Annemin “Oğlum elinde imkan olduğunda senin kapını çalana, telefonla arayana yardımcı ol” sözüne hep sadık kaldım.
Kötüleri tanımanın iyilere sarılma fırsatı olarak gördüğüm için de bazılarının ahlaki düşüklüğünü, acımasızlığını, vicdansızlığını sadece Allah onları ıslah etsin demekle geçiştirdim.
Her zaman iyilik yap belki kötülerde sana özenir diyorum.
Sonsöz “Allah sağlık versin, yüreği güzel insanlarla karşılaştırsın”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!