İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan haberleşme, tarihin seyri içerisinde büyük evrimler geçirerek günümüzdeki çağdaş ve teknolojik çehresiyle hayatımızın vazgeçilmez bir parçası, hatta olmazsa olmazımız olarak devam etmekte ve bizleri kendisine hayran bırakarak sürekli gelişmektedir.
Günümüzde haberleşmek için çok değişik ürün ve yöntemler kullanılmakta ve her gün onlarca yeni teknoloji ürünü iletişim hayatımızdaki yerini almaktadır. Haberleşme yöntemleri ve teknolojileri baş döndürücü hızla ilerleyedursun, bu yazımda sizlere; bana göre haberleşmenin baş tâcı, olmazsa olmazı, hatta bir dönem en gözde haberleşme aracı olarak şarkılara, türkülere, koşuklara konu olmuş, hasretleri bitiren, memleket özlemini, ana, baba, evlât özlemini, yâr özlemini biraz olsun dindiren mektuplar üzerinde sihirli yolculuklara çıkan bir dosttan, posta pulundan bahsetmek istiyorum.
“PUL”, evet pulun serüvenini anlatmaya çalışacağım sizlere.
İnsanlık tarihi kadar eski olsa da haberleşme, insanlık bu sihirli dostlarla 1840 yılında tanışmıştır. Yerleşik hayata geçtiğinde haberleşme materyal ve metotları da değişmiştir. Değişik sesler ve hareketlerle haberleşme, ateşle, dumanla haberleşme, derken oklar, kuşlar, davullar, borular kullanarak haberleşme geliştirilmiştir. Devletleşmelerden sonra, ulaklar devreye girmiş, postahaneler kurulmuş, telgraf, teleks, faks, telefon gibi araçlarla da insanlar birbirlerinden haber alma ihtiyaçlarını gidermişlerdir. “Mektup” bu dönemde önemli bir haberleşme aracı olarak insanların hayatına girmiş, velhasıl günümüzde uydular üzerinden gerçekleşen haberleşme teknoloji ve ürünleri hayatımızdaki yerlerini almıştır.
“Pul” dedik, peki nedir pul, neden ve nereden çıkmıştır, neden vardır hayatımızda, insanların buna ihtiyacı var mıydı? Bir de “dost” dedik pul için, nasıl bir dosttur ki; sevgiye, saygıya, bilgiye, iyiliğe, güzelliğe, tertemiz serüvenlere götürmektedir biriktirenleri.
“Pul” sözcüğü ilk olarak “posta pulu”nu çağrıştır bize. Pulun ön yüzünde çeşitli resim, şekil, grafik, desen, motifler bulunur. Dikdörtgen, kare, altıgen, üçgen, yuvarlak gibi şekillerle hazırlanmış “değerli kâğıttır”. Aynı zamanda ön yüzde basıldığı ülkenin adı ve taşıdığı parasal değeri bulunmaktadır. Arka yüzünde de özel bir zamk sürülmüş olarak tedavüle sunulur. Pulların tedavüle çıkarılması ancak bağımsızlığını kazanmış devletler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu anlamda pullar, bir devletin, Milli Marş gibi, Bayrak gibi bağımsızlık sembolüdür. Devlet tarafından yasalarla izin verilen kurumlarca, özel denetimli matbaalarda basılmaktadır. Ülkemizde bu görev PTT’ye verilmiştir.
Posta pulunu bulan ve 1840 yılında hayata geçirilmesini sağlayan ve 27 Ağustos 1879 tarihinde ölen İngiliz eğitimci Rowland Hill’in bu reformu sayesinde günümüzde dünyada yüz milyondan fazla kişinin Posta Pulu Koleksiyoneri olduğunu söyleyebiliriz.
Dünyada posta yoluyla haberleşmenin en etkin ve yoğun olduğu ve kusursuz yapıldığı dönemlerde, 1830’lu, 1840’lı yıllarda posta ücretlerinde çok farklı fiyat uygulamaları nedeniyle mektuplardan çok yüksek ücretler alındığı ve bunun da insanlar ve ülkeler arasında haksızlığa neden olduğu öne sürülüyordu. Mektuplar gidecekleri uzaklıklara ve ağırlıklarına göre ücretlendiriyordu. Mektup ücreti ise göndericiden değil alıcıdan tahsil ediliyordu. Mektupların gönderilmelerinde posta idarelerince uygulanan işlemler konusunda kuşkular, mektupların alıcılarına teslim edilip edilmediği hakkında da endişeler taşınıyordu. Bazen de yollarda açıldığı ve göndericilerine baskılar yapıldığı da duyulanlar arasındaydı. Hatta bazı göndericilerin mektuplarının aylarca bekletildiği, bazen de alıcılarına teslim edilmediği iddialar arasındaydı. Bu dönemde halkın posta idarehanelerine olan güveni de yavaş yavaş yok oluyordu.
Bu olumsuzluklara son vermek gerekliydi. İngiltere’de araştırmacı ve eğitimci olan Rowland Hill’a posta sistemindeki bu kargaşaya son verilmesi amacıyla görev veriliyordu. Rowland Hill tarafından 1837 yılında yayınlanan kitapçıkta; gönderi ücretlerinin yurt içi bütün mesafeler için aynı olması, gönderi ücretinin göndericiler tarafından ödenmesi ve posta ücretini herkesin ödeyebileceği bir seviyeye getirilmesi önerileri ön plana çıkıyordu.
Hill, araştırmaları sırasında bir kasabada ilginç bir olaya tanık olur. “Postacı yoksul bir kıza bir mektup getirir, ancak kız bir şilinlik posta ücretini ödeyemez. Hill postacıya mektup ücretini ödeyerek mektubu kıza verir. Sonra Hill ile yoksul kız arasında şu konuşma geçer; Kız “biz çok yoksul bir aileyiz, kardeşim başka şehirde çalışıyor, posta ücretleri çok yüksek, bu nedenle biz kardeşimle haberleşmek için bu yöntemi bulduk. Zarfın üzerine önceden belirlediğimiz bazı işaretler yapıyoruz, zarfı aldığımızda üzerindeki işaretlerden ne demek istediğimizi anlıyoruz, paramız olmadığını söyleyerek zarfı postacıya geri veriyoruz, böylece para vermeden haberleşmiş oluyoruz, bakın zarfın içi boş.”
Hill Londra’ya döndüğünde konu gündeme geliyor ve posta pulunun ilk kıvılcımı da ateşleniyordu. Rowland Hill’ın planına göre; gönderici gönderi ücretini küçük resimli bir kâğıt parçası olarak verecek, bu kâğıt parçası da mektubun üzerine yapıştırılacaktı. Bu sistemde devlet herhangi bir hizmet yapmadan mektubun parasını alıyordu, ancak mektubu alıcısına en hızlı ve güvenli bir şekilde teslim etmekle yükümlüydü. Bazı siyasiler pul işinin mektupları kirletmekten başka bir işe yaramayacağını söyleseler de bu öneri büyük bir yankı uyandırdı ve bir penny değerinde, üzerinde Kraliçe Victoria’nın bir resmi olan ilk posta pulu siyah beyaz olarak 1 Mayıs 1840’da basıldı ve 6 Mayıs 1840 tarihinde tedavüle çıktı. Siyah zemin üzerine basılması ve 1 penny’lik değer taşıması nedeniyle “Penny Black” olarak da bilinir. Yazımızın başında bahsetmiştik, pulun ön yüzünde bulunan bilgilerden biri de basıldığı ülkenin isminin bulunmasıydı. Pulların ön yüzünde basıldığı ülkenin isminin bulunması uluslararası bir kural olmasına rağmen, ilk posta pulunu basıp kullandığı için sadece İngiltere, pullarında ülke ismi yazılmasından muaf tutulmuştur. Bu durum İngiltere’ye bu alanda tanınan bir ayrıcalıktır diyebiliriz.
1840 yılında İngiltere’deki bu uygulama tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı ve posta hizmetlerinde bir dönüm noktası olarak kabul edildi. Ülkemizde de Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1863 yılında bu sisteme geçilmiştir. İlk Postanemiz ise 1840 yılında Sirkeci’de bugünkü Yeni Camii’nin bahçesinde Postane-î Amire adıyla faaliyete geçmiştir. İlk posta pulumuz 1 Ocak 1863 tarihinde basılmış ve 13 Ocak 1863 tarihinde kullanılmaya başlanmıştır. Üzerinde dönemin padişahı Sultan Abdulaziz’in tuğrası bulunmaktadır ve taş baskı yöntemi kullanılarak Darphane-i Amire’de sigara kâğıdına basılmıştır.
Cumhuriyet döneminde ise ilk pullarımız Ay Yıldız Serisi olarak adlandırılmış ve kenarları dantelli olarak basılmıştır. İlk Cumhuriyet basımı pullar serisi, Lozan Barış Antlaşması anısına basılan pulun ardından gelmiş ve diğer basımlar milli duruşumuzu göstermiştir. 1920 sonlarından 1940’a kadar bir miktar pul, ülkemizdeki sergiler ve demir yollarının açılışları için tedavüle sunulmuştur. 1931 yılında da Atatürk temalı çağdaş pul basımına başlanmıştır. Bu dönemden sonra Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye pullarının genel konusunu oluşturmuş, takip eden on yıl içinde pul üretimimiz daha çeşitli hale gelerek farklı temalarla tedavüle verilmiştir. Bu gün renkli pullarda; ünlü büyüklerimizi, ülkenin doğa örtüsünü, hayvanlarını, folklor geleneklerini, tarihi olayları ve dönüm noktalarını, manzaraları, arkeolojik yapıtları, edebî eserleri ve yaratıcılarını, ulusal ve uluslararası anlık gelişmeleri, teknolojik ve endüstriyel gerçekleşmeleri, ülkelerin sıradışı yeni/çağdaş yapılarını, kronolojik ve tematik olarak pullarda izlemek mümkündür.
Posta pulları ilk etapta posta gönderilerinin ücretlerinin ödenmesinde kullanılması gereken bir materyal olarak ortaya çıkmışsa da günümüzde ülkelerin; sosyal, kültürel, ekonomik, politik, coğrafi, sanatsal, sportif ve tarihsel gelişimlerinin tanıtımında önemli bir argüman olarak çok önemli bir rol de üstlenmiştir. Öte yandan pullar, yerel ve ulusal oluşum ve gelişmelerin paylaşılmasına, önemli liderlerin, önemli yapıların, toplumların geçirdiği siyasal, ekonomik ve her alanda gelmiş geçmiş tüm kültür zenginliklerinin tüm dünya bireyleri tarafından öğrenilmesine, dolayısıyla birey ve kültür kaynaşmasına olanak verir. Ülkelerarası kültür alışverişinin en etkili, en samimi, en sıcak değerlerinden bir tanesidir. İşte bu anlamda pul koleksiyonerleri tattıkları bu hazdan asla vazgeçmezler, pullar sayesinde edinilen dostluklar günümüzde daha bir organize hale gelerek ve daha güçlenerek devam etmektedir. Zaman zaman yapılan, Ulusal veya Yerel Pul Sergileri, dost buluşmalarının en önemli sahneleridir.
1950’li yıllarda doğanlardan biri olarak pul koleksiyonumun bende çok özel bir yeri olduğunu ve pullarla ilgilenmekten son derece keyif aldığımı, beni apayrı dünyalara götürerek dinlendirdiğini, üzerinde basılı resim, grafik, desen, şekil veya motifin içinde kaybolup gitmenin hazzına doyamadığımı belirtirken sizlerin de bu keyifli uğraşı tatmanızı ve çocuklarınıza tattırmanızı öneririm.
Dostlukla, sevgiyle kalın.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!