ANA SAYFA > Yazarlar > Mehmet Erdül > İzmir çukuru

İzmir çukuru

MehmetErdül
Sosyal Medya :
07 Ocak 2019, Pazartesi 17:53
24897 kez okundu

Sürgün cezası Osmanlı İmparatorluğunu yönetenlerin siyasal nedenlerle en çok uyguladığı cezalardan biriydi.
 
Asya, Avrupa ve Afrika’nın birleştiği bir coğrafya bölgesinde akıl almaz büyüklükteki topraklara sahip bulunan imparatorluk, siyasi sürgünleri ülke dışına değil; ülke içinde uzak yerlere gönderiyordu.
 
Osmanlı Devleti varlığını sürdürdüğü 600 yıllık dönemde üç kıtada, sürgünler, çoğunlukla da Arap Yarımadası’na ya da Kuzey Afrika’ya oluyordu.
 
Devleti yönetenler arasında yakını olanlar, ya da devleti yöneten kimi kişiler tarafından koruma altına alınanlar, Üsküp, Selanik gibi Avrupa’da yer alan yerlere gönderiliyorlardı. Sürgün Osmanlı Anayasası’nda yer alıyordu.
 
Sürgün ve kalebentlik cezasının gerektiren suçlardan en çok işleneni ise kamu düzenine karşı gelmekti.
 
II. Abdülhamit zamanında sürgüne gönderilen kişiler çoğunlukla, asker ve doktor kesiminden oluşuyordu. Bunun nedeni, görevlendirilen “Hafiye Teşkilatı“ mensuplarının çoğunlukla doktor ve asker menşeli olmalarıydı. Sürgünden dönen ittihat ve Terakki mensupları, iktidarı ele alınca II. Abdülhamit’in kendilerine yaptıklarının aynısını, ilk önce II. Abdülhamit’e daha sonra da muhaliflerine yapmışlardı.
 
31 Mart olayından sonra, II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, Meşrutiyet’in ilan edilmesi ile İttihat ve Terakki Partisi yanlıları güçlü bir şekilde iktidarı ele geçirmişlerdi. İttihat ve Terakki mensupları önce, sürgüne bir ihtiyat tedbiri olarak sıkça başvuran II. Abdülhamit’i Selanik’e sürgüne gönderdiler.
 
Türk aydını için İttihat ve Terakki’nin 1912’de askeri bir diktatörlüğe yönelmesinden, 1918’de İstanbul’un işgaline kadar süren yeni bir sürgün dönemi başlamıştı.
 
Meşrutiyet yanlısı ve özgürlüğün savunucusu oldukları gerekçesiyle sürekli sürgün cezasına maruz kalan ittihatçılar, 1910’lu yıllarda ise muhalifleri, Hürriyet ve İhtilaf Fırkası mensuplarını sürgüne gönderdiler.
 
27 Nisan 1909 Salı günüdür… Sultan II. Abdülhamid Han’ın Selanik’teki sürgün hayatı başlar… 
Enver Paşa, Talat Paşa yani İttihat ve Terakki zihniyeti ülkeyi yönetmeye başladıktan sonra ülke ve Sultan yakasını felaketlerden kurtaramaz…
 Talat Paşa ve arkadaşları Sultan II. Abdülhamid Han’ı Selanik’te ziyaret eder ve siyasi taktiksizlikten yoksun kaldıklarını beyan ettikten sonra kendisinden yardım isterler…
 Sultan II. Abdülhamid gelenleri;
 “Siyasi karar alabilmek için günlük siyaseti çok iyi takip etmek gerekir… Ben aylardan beri burada sürgün hayatı yaşıyorum ve gelişmelerden de haberdar değilim, sadece olayların sonuçlarını bilmekteyim… Bu yüzden size yardımım olamaz, bunu beni buraya gönderirken düşünmeliydiniz… Artık çok geç…” diye yanıtlar.
 
Sürgün cezası ölüm cezasından ağır bir cezadır.
 
Ölüm hangi yolla olursa olsun, yaşamı sona erdirir.
 
Acı ölüm fermanının uygulanması sırasında son kez acı verir.
 
Sürgün öyle değildir. Şans eseri sona erse bile bir iş bulma, yaşamını insanca sürdürebilme olanağı elinden alınmış olur insanın.
 
İşsizlik, açlığa mahkûm olmak sürgün cezası kadar ağırdır.
 
Ben 12 Eylül döneminden bilirim. Yaşadım işsizliğin ne olduğunu.
 
Okuduğunuz, bildiğiniz, ihtisas sahibi olduğunuz dalda iş bulamazsınız. İşveren kendine özgü bir yöntemle size iş vermez.
 
Bakmanız gereken insanlar, aileniz, eşiniz, çocuklarınız vardır.
 
Kimse bilmez. Bilir, bilmezden gelir.
 
Para kazanmak için, evlilik yüzüğünüzü satarsınız. Kimse tanımasın diye kılık kıyafet değiştirirsiniz, insanların arasına katılamazsınız.
 
Pazarcılık yapmaya çalışırsınız.
 
Bir Pazar yerinin kuytusunda, terlik, eşofman, limon, patates satmaya kalkarsınız. Barındırmazlar.
 
İzmir için iş, sanat, yazın hayatında “İzmir Çukuru” derler.
 
İş adamları, İzmir’de yayın yapan gazete dergi, televizyona destek vermez. Yazarına, sanatçısına sahip çıkmaz.
 
İzmir’de yetişen değerler, İstanbul’a kaçar, meşhur olur.
 
İzmirli işverenin reklamcıları, İzmir’deyken yüzüne bakmadığı, İstanbul’da ünlenmiş insanların peşine düşer.
 
İstisnaları yok mudur?
 
Vardır.
 
Yıllardır Ege TV’yi yaşatmak için direnen Cem Bakioğlu gibi iş adamı olan da vardır.
 
EGE TV kapanmış.
 
Çok üzgünüm.
 
Televizyon kapandı diye değil, Onlarca kardeşim işsiz kaldı diye üzgünüm...
 
Sürgün cezası ölüm cezasından ağır bir cezadır. İşsizlik, sürgün hayatı yaşamaktan daha zordur…
 
Make yourself at home.


PAYLAŞ

Yazara Ait Diğer Makaleler


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

Köşe Yazarları

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?