ANA SAYFA > Yazarlar > Firdevs Tunçay > Bakü’de Bir Karşıyaka Sevdalısı

Bakü’de Bir Karşıyaka Sevdalısı

FirdevsTunçay
Sosyal Medya :
11 Mayıs 2024, Cumartesi 14:24
531 kez okundu

Ege’nin incisi İzmir’de deniz, rüzgâr ve mor sümbüllerin kucaklaştığı bir zamandı. Karşıyaka çiçekçilerinde mis gibi nergis kokularına kasımpatılarının acı; ama insanın içine ferahlık veren taze kokusu karışıyordu. Dost ve kardeş ülke Azerbaycan’a gitmeye karar vermiştik eşimle. Bakü’de bir Türk bankasının yöneticisi olarak çalışan ve yüreğindeki Karşıyaka sevdasını hep yeşil tutan sevgili oğlumuzun yanına gidiyorduk yine. 
Şairleri, ressamları, bestekârları, petrolü ve rüzgârıyla ünlenmiş Bakü’ye kalkan uçağa bindiğimizde, Nazım’ın Moskova- Bakü yolculuğunda yazdığı şiirden dizeler aklımdan çıkmıyordu:
“Bakü’ye gidiyorum ay balam
Bakü Aslı ben Kerem”

Uçağımız, masmavi gökyüzünde pamuk bulutlar arasında süzülürken içimde bir sevinç, bir heyecan… Nasıl sevinmeyeyim! Bu yolculuk benim için ‘ Kavuşmak’ demekti. Kavuşmak her şeydir…
Özlemini çektiğin can parçana sarılmak, yanaklarına birer öpücük kondurmak, piyanosunun tuşlarında gezinerek sana verdiği minik konseri kıvançla dinlemektir!
Sevdiği ve özlediği Ege tatlarıyla hazırladığın masanın etrafında birlikteliğin hazzını duyumsamaktır! 
Götürdüğün çıtır çıtır gevreği, ağızda dağılan boyozu, kumruyu, Ahmet Usta’nın midye dolmasını bölüşerek Karşıyaka’yı Bakü’de tatmaktır!
Neskafesini içtiği porselen bardakta, buzdolabına astığı minik KSK formasında, odasının kapısındaki ‘ Dikkat Burada Karşıyakalı Var!’ yazısında; hatta iş yerinde yanı başında bulunan KSK flamasına bakıp Bakü’de Karşıyaka sevdasının eksilmeden sürdüğünü anlamaktır!
Bazen Kaf Kaf çekmektir birlikte!
Bazen de Karşıyakalı şarkısını söylemektir!
Şarkının melodisi ve sözleri kulaklarımda çınlarken Azerbaycan Haydar Aliyev Havaalanı’na inişe geçmiştik. Pasaport kontrolünden geçerken Bakü’de akşam olmak üzereydi. Sevgili oğlumuz Serkan’ımız ela gözlerindeki sevinç pırıltılarıyla bize doğru geliyordu…

Bakü’de Şehitler Hıyabanı

Bakü’de, Azerbaycan Bayrağı dalgalanıyor göklerde; ama Ses Bayrağı Türkçe… Aramızda “lehçe” farkı olsa da anlıyoruz birbirimizi. Kendimizi yurdumuzda hissediyoruz. Azeriler de bizim gibi cana yakın insanlar. Bizleri çok seviyorlar. ‘ Türkiye ile Azerbaycan bir millet, iki devlettir. ‘ diyorlar. Atatürk de: ‘ Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kederi bizim kederimizdir,’ diyerek bu ülkeye duyduğu içten bağlılığı vurgulamamış mıydı?
Türkiye ve Azerbaycan arasındaki “kardeş bağlılığını”, ‘Şehitler Hıyabanı’na-Şehitler Mezarlığı- gittiğimizde de gördük.  Şehre ve Hazar Denizi’ne tepeden bakan, kapısındaki meşalesi hiç sönmeden yanan Şehitler Hıyabanı’nda, yan yana dalgalanan Türk ve Azeri bayrakları karşıladı bizi. Girişte, Türk İş Adamları tarafından yaptırılan caminin kalem minaresi göğe yükseliyordu. Bu ulvi yerde, Azerbaycan’ın özgürlüğü için kanlarını döken Mehmetçiklerimizle gencecik Azeri şehitleri kucak kucağa yatıyordu.
 Türk Şehitliği’ndeki görkemli anıtın üzerinde, 25 Mayıs-17 Kasım 1918 Kafkas harekâtında Nuri Paşa kumandasındaki Türk birliklerinin yardımıyla Karabağ ve Dağıstan’ı düşman işgalinden kurtardıkları, bu savaşta 1130 Mehmetçik’in şehit düştüğü, yazılmıştı siyah mermere. Yazı, iki dizeyle sonlanıyordu: 
‘Ayrılır mı gönül candan
Türkiye Azerbaycan’dan,’
 
Anıtın etrafını saran bembeyaz mermer duvarın üzerine çakılmış ay-yıldızlı küçük, pirinç onurluk belgelerinde, şehitlerimizin künyeleri, memleketlerinin adı ve ölüm tarihleriyle birlikte kazılıydı. Kimisi Çanakkale’den, kimisi Konya’dan, kimisi Erzurum’dan… Yurdumuzun dört bir yanından gelen kahraman Mehmetçiklerimiz! Onları saygıyla selamlayıp rahmetle andıktan sonra Azeri Şehitliği’ni de ziyaret ettik.
Azeri şehitler; kadınlar, erkekler, çocuklar… Siyah mermerden yapılmış mezarlar… Her biri, siyah mermerin üzerindeki fotoğraflarından ziyaretçilerine bakıyor… Her biri çiçekler içinde… Onlar, Bakü’deki Azatlık Meydanı’ndan Rus askerlerinin kurşunlarıyla şehit olmuşlardı. Azeriler, bu katliamı hiç unutmamış. İçimiz burkularak rahmetle andık şehitleri. 
Oğlumuz: “ Anneciğim, babacığım üzüldünüz ve yoruldunuz. Şehitliğin kafeteryasında çay içelim, dinlenirsiniz,” dediğinde çok şaşırdık. Şimdiye kadar birçok yerde mezarlık ziyareti yapmıştık; hiçbirinde kafeterya görmemiştik. Bu muazzam mezarlığın içinde, bir tepede kurulmuş kafeteryada çaylarımızı içerken, Bakü kiremit çatılı evleri ve sularında petrol aranan Hazar Denizi’yle aşağıda uzanıyordu… 

Bakü’de Sanat

Bakü, sanata ve sanatçıya değer veren bir kent. Sokaklar, caddeler, parklar hep sanatçılarının adıyla anılıyor. Serkan’ımız da Hazar Denizi’ne yakın “Puşkin Küçesi’nde-Puşkin Caddesi’nde- oturuyor. Fuzuli Parkı, biraz uzakta… Her köşe başında şairlerin, yazarların, müzisyenlerin heykelleriyle karşılaşıyorsunuz. Azeri ve Rus sanatçılar…
 Sovyetler zamanında yapılan, taş oymacılığının muhteşem örnekleriyle bezenmiş Azerbaycan Devlet Tiyatrosu ve Operası izleyicilerle dolup taşıyor. Aileler, çocuklarını da götürüp, küçük yaşlarında sanatla tanıştırıyor ve sanatı sevmesini sağlıyorlar. Hemen hemen her evde, yoksul da olsalar, bir Rus piyanosu çalınıyor. Biz de Azerbaycan Operasında ünlü Azeri Sanatçı Üzeyir Hacıbeyov’un yazıp bestelediği ve Doğu’nun ilk operası olan ‘Arşın Mal Alan’ eserini izlemiştik. Kayınvalide ile gelininin başından geçen dramatik olaylar anlatılıyordu. Opera binası mimarisi, locaları ve ışıl ışıl kocaman avizeleriyle göz kamaştırıyordu. Sanatçılar da gerçekten çok başarılıydılar.
Azerbaycan Milli Kütüphanesi ise görkemli sütunları ve heykelleriyle beni büyüledi. Fuzuli, Tolstoy, Nesimi ve daha niceleri elinde kitaplarıyla yoldan geçenleri kütüphaneye davet ediyordu. Yanlarında bir de Karabağ Hanı’nın kızı Şair Hurşidbanu Natavan’ın da heykelinin olması, kadın olarak beni sevindirmişti. Kütüphanenin zengin kitaplığını gezmiş, ‘Nadir Kitaplar Bölümü’nde “elyazması” ve “taşbasması” eserleri heyecanla incelemiştim. Kütüphane görevlisi bayan, elini, elimin üzerine koyarak sayfalara dokundurdu. Elyazması kitaplarda harfleri hiç hissetmedim; ama taşbasması olanlarda harfler takıldı elime. 
‘Yabancı Yazarlar Bölümü’nde pek çok Türk yazar ve şairinin kitaplarını görünce çok gururlandım. Reşat Nuri Güntekin’in televizyona da uyarlanan ‘Yaprak Dökümü’ romanı ve Karşıyakalı şairimiz Atilla İlhan’ın şiir kitapları da aralarındaydı.

Azeri Lehçesi

Bakü’de konuşulan Azeri Türkçesi’nin çoğunu anlıyordum; fakat bazı sözcükler beni şaşırtıyor ve gülümsetiyordu. Birkaçını paylaşalım:
Uçak indi( Uçak düştü) …   Kaleci( Kapı tutucu) …  Gol olmadı( Hesap açılmadı)
Araba( Maşin) …    Park etmek( Maşin saklamak) …   Araba yıkayıcı( Araba yuyucu)
Kara paranın aklanması( Çirkli pulların yuyulması ) …  Erik( Alça) …  Kayısı(  Erik)
Hepsi( Hamısı) …   Sanmak( Fikirleşmek) …   Kendine gel( Özünü ele al)    
Kemikli et( Sümüklü et) …  Hemşire( Tıp bacısı) …   Karşısında( Üzbeüz) …  Azerkeş( Taraftar) Örnek: İngiliz Azerkeşleri kışkırdı( İngiliz taraftarları bağırdı)
Alfabelerinde bizde olmayan ‘q’ ve ‘x’ harfleri de var.  Geri dönmek( Qayıtmak’, Güzel( Yaxşi) gibi…

Türkiye-Azerbaycan İşbirliği

Bakü’de her köşe başında bir Türk restoranıyla karşılaşmak mümkün. İzmir Restoran, İstanbul Restoran, Urfa Kebapçısı… Ya da Metin Market, Levent Elektrikçi…  Memleketimde gibiyim. Tekstil, dokuma, iç giyim ürünlerinin pek çoğu Türkiye’den geliyor.
Azerbaycan, 72 yıl Sovyet idaresinden sonra Komünizm iflas edince ve Sovyetler dağılınca Haydar Aliyev tarafından Cumhuriyet’e kavuştu. Sovyetler bu ülkeye yol, fabrika, elektrik getirmişler; ama Doğu zihniyetini götürememişler. 
Bugün Bakü kocaman bir şantiye gibi. Eski Stalin Evleri’nin arasında modern binalar yükseliyor. Türk mühendisleri, mimarları ve işçileri Bakü’nün çehresini değiştirmek, Türk bankacıları da Bakü’nün iktisadi hayatını kalkındırmak için çalışıyorlar. Bakü hızla değişiyor. Şehirde bütün binalar Bakü’de çıkarılan kesme taşlarla yapıldığından her yere renksizlik hâkim. Bu yüzden olacak Azerbaycan Flarmoni Binası’nın sarı rengiyle Türk İş Adamları Derneği’nin tatlı pembesini hiç unutamam…
Koç gurubunun kurduğu Ramstore Alışveriş Merkezi’nde Türkiye’de yetişen sebze ve meyvelerin çoğunu bulmak mümkün. Bizi en çok sevindiren, alışkın olduğumuz marka PINAR’IN ürünleriyle karşılaşmak olmuştu.
İpek Yolu’nun geçtiği İçeri Şehir( Antik Bakü),Hazar kıyısında yükselen Kız Kulesi ve 1500 yıllık Kervansaray turistlerin ilgi alanı. Tarihi milattan önceye dayanan Ateşgah ise her çağda ilgi odağı olmaya devam edecek.
Dost ve kardeş ülke Azerbaycan’dan ayrılırken Haydar Aliyev Havaalanı’nda Bakü’deki Karşıyaka Sevdalısı oğlumuz bize el sallıyordu. Onu çok özleyeceğiz… 


PAYLAŞ

Yazara Ait Diğer Makaleler


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

Köşe Yazarları

Anket

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?