Müthiş bir hafta yaşadık. Sanki dört mevsimi birarada gördük. Ceviz büyüklüğündeki dolu yağışı ekili topraklarımıza ve çiçek açmış meyve agaclarimiza ciddi zararlar verdi. Sadece Izmir`de değil. Tum Turkiyemizde oldukça karışık meteorolojik değerler kaydediliyor. En çok tarımla uğraşan ciftcilerimizin ve fakir fukara halkımızın uğradıkları zararlara üzülüyorum. Geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. 19 Mayıs günü, Izmirimizin çok önemli değerlerinden olan, Kimya Yuksek Muhendisi, Tariş eski genel müdürü, 40 yıllık dostum, iyi yürekli, tertemiz bir kişilik olan, Ahmet Cetinbudaklar Kardeşimin toprağa verilmesinin acısını yaşadım. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum... Sevgili Okuyucularım. 3 haftadır yazılarımı tedavimin başarıyla sürdürüldüğü Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi`nden yaziyorum. Bugün itibarıyla tam 27 gündür hastanedeyim. Kalp-damar cerrahisinden Prof. Dr. Erdem Silistreli hocamızın koordinasyonunda Plastik Cerrahi Yara Tedavisi Merkezi Baskani Prof. Dr. Ali Barutçu`nun, Enfeksiyon Hastalıkları bölümünden Dr. Sema Alp hocamızın ve ekibinin, ayrıca bulgularımı ciddiyetle izleyen merkez laboratuarının ilgi ve destekleriyle tedavimde olumlu gelişmeler kaydediliyor... Hepsine şükran borçluyum. Ali Barutçu`nun bilimsel sorumluluğundaki Plastik Cerrahi Yara Tedavi Merkezinde, venoz yetmezliğim nedeniyle yaraların bulunduğu sol ayağıma yepyeni bir yara tedavi sistemi uygulanıyor. Türkiye`nin en modern ve en modern hastanesi olan D.E.U. Hastanesi, oldukça büyük ve güncel sorumlulukları çok olan bir hizmet alanı. Hastanenin teknik, bilimsel ve idari yonetimi, her gün, her sabah yeniden başlayan çok büyük bir organizasyonu yürütüyorlar. Her ikiside Karsiyaka`dan tanıdığım Başhekim Prof.Dr.Mehmet Refik Mas Hocamla, Başmüdür Tevfik Eser kardesim çok iyi bir yardımcı yönetici kadrosuyla 24 saat ayaktalar. Durmadan çalışıyorlar. Her yerde olduğu gibi, Dokuz Eylül Üniversitesi`nin de hasta bakımı hizmetlerinin yükünü genç doktorlar, genç hemsirelerimiz ve genç yardımcı hizmetliler grubu çekiyor... Bu amaçla Ben, tedavimle yakından ilgilenen Yard.Doç. Dr. Tuğra Gencpinar`a, Azeri Dr. Agil Allahverdiyev`e, Dr. Baris Kemahli`ya, Dr. Gulsah Bayer Çetin`e, Dr.Necat Suleymanof`a, Dr. Deniz Şerefli`ye, Dr. Gökmen Akkaya`ya, Dr. Çağatay Bilen`e ve Kalp-Damar Cerrahisi`nin fedakâr ve çalışkan hemsirelerinin şahsında, sorumlu hemşire Serap Kaya`ya teşekkürler ediyorum. Ziyaret yasağına rağmen,engelleri aşıp gelen dostlarıma, Beni telefonla ve Facebook mesajlarıyla arayıp, şifa dileyen , DUALARIYLA iyi niyetlerini gösteren, tüm Dostlarıma, herkese teşekkürler ediyorum.
Hafta içinde, 19 Mayıs`da 29’ncü ölüm yıldönümünde rahmet ve sevgiyle andığımız İzmir’i yeniden yaratmak için hasta öz kızını bile ihmal edip, yitiren adam Dr. Behçet Uz’la, dün 23 Mayıs Cumartesi Urla’da 19`ncu ölüm yıldönümünde andığımız, Türk Hafif Müziği’nin emsalsiz sesi Tanju Okan, anılması ve unutturulmaması gereken değerlerdir. Dr. Behçet Uz’la ilgili Facebookta yayinladigim yazılarıma yanıt veren Izmirliler, kenti yönetenleri Dr. Behçet Uz’a şikayet ederek,yarattığı eserlerini koruyamadıklarını söylemişlerdir. Şu anda İzmir’de yol, bulvar ve cadde anlamında ayakta kalabilmiş ve İzmir’lilerce kullanılmakta olan ne varsa Dr. Behçet Uz döneminden kalmadır. Dr. Behçet Uz’dan sonra gelen kent yöneticileri onun yaptıklarını sadece makyaja tabi tutmakla yetinmişlerdir. Kalıcı olması gereken bazı eserleri ise yok edilmiştir. Şayet; Dr. Behçet Uz hayatta olsaydı. Şimdiki İzmir’de özellikle bazı ilçelerdeki plansız yapılaşmayı görüp kahrolurdu. Dr.Behçet Uz, Kültürpark’ın bir halk parkı alanı olarak geliştirilmesini Fuarın ise başka bir yere taşındırılmasını istiyordu. Çok şükür bu rüya gerçekleşti. Gaziemir`de <Fuar Izmir> kuruldu. Ancak; günümüzde Kültürpark`ta kalan sergi yeri adı altında yapılan dev binalardan, en çok şikayet eden o olurdu. İyi ki yapılanları görmedi. O her zaman planlı ve programlı bir kentsel kalkınmadan yanaydı. Yeşil ve ağaçlandırılmış bir İzmir Şehri istiyordu. Maalesef günümüzde Dr. Behçet Uz’un istemediği ne varsa yapılmıştır. “İzmir’in Dr. Behçet Uz’cu ve Habitatçı Kent Kimliği”, yok edilmiştir. Maalesef Dr. Behçet Uz’un İzmir’e kazandırdığı pek çok eserin, şu anda yerinde yeller esmektedir. Gelinen bu durumun şimdiki yöneticilerle ilgisi yoktur. En az 40 yıldan beri bu erozyon devam etmektedir.
29’ncu ölüm yıldönümünde İzmir’de Dr. Behçet Uz’un kemiklerini sızlatan bir İzmir tablosu görülmektedir. Tek tesellimiz ise; Dr. Behçet Uz’un sürekli hizmet veren eserlerinden, İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği’nin, Veremle Mücadele Cemiyeti’nin, Kanser Araştırma ve Koruma Vakfı’nın, Huzurevlerinin , Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin, Yamanlar Tesislerinin, Kızılay`ın, Yesilay`ın, Çocuk Esirgeme Kurumu çocuk bakimevlerinin, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’nin ve Ataorman olarak anılan, İzmir Atatürk Ormanı’nın ayrica Inciralti`nın yaşatılmakta ve kollanmakta olmasıdır.
Dün Çok sevdiği ve yaşama veda ederek, gömüldüğü Urla`da, 19`ncu ölüm yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılan, emsalsiz ses ve müzik sanatçımız Tanju Okan, şayet hayatta olsaydı; bugünkü müzik anlayışının çarpıklaşmasından fevkalade rahatsız olurdu... Popüler müziğin hızla yaygınlaştığı, kaliteden ziyade anlamsız nağmeler ile tutarsız bestelerin liste başlarına oturduğu günümüz Türkiye’sinin bu günlerini Allah’tan Tanju Okan teneffüs etmiyor. Yaşamıyla, kavgalarıyla, doğa sevgisiyle, müziğiyle “Urla’lı Tanju Okan”, müzik tarihinin “ilkleri”ne girmiştir. Uzun süren bir rahatsızlık döneminden sonra, 19 yıl önce 23 Mayıs 1996 tarihinde geride bıraktığı şarkılarıyla aramızdan ayrılmıştır. Dario Moreno’nun “Deniz ve Mehtap”, kendisinin “Urlam, Kalbi Kırık Serseri, Kadınım, Nerdesin” gibi eserleri Tanju Okan’sız kalmıştır. Atmışlardan Doksanlı yılların sonlarına kadar şarkılarıyla ve yaşam tarzıyla olağanüstü bir sanatçı olan Tanju Okan’ı, çok sevdiği Urla’sından ancak ölüm ayırabilmiştir. Müzik dünyasında sönmeyen bir meşale olan Tanju Okan’ın asla unutulmayacağını ve daha uzun yıllar kişiliğiyle ve şarkılarıyla hep anılacağına inanıyorum. Tanju Okan`ın doğum yıl günü olan 27 Ağustos`da çok özel bir Tanju Okan etkinliği düzenleyeceğiz. İnşallah Tanju Okan’ın satılan evini yeni sahibinden satın alıp Urla Belediyesi’nin öncülüğünde birde; “Tanju Okan Kültür Evi”ni de Urla’ya kazandırabiliriz. Ölümler üzerine konuşmak zordur. Hele gerisinde kalıcı izler bırakmış; insanlar için daha da zordur... Yaşamını İzmir’e ve Türkiye’ye adamış, yarattığı eserleriyle kalıcılaşmış bir Dr. Behçet Uz ile; Yaşamını; “Çocukluğum, Benim Halkım, Öyle Sarhoş Olsam ki, Çal Çingene” gibi halka mal olmuş şarkılarıyla kalıcılaştırmış Tanju Okan’da kirlenmemiş bir aşkın tadını, saflığını, velhasıl insana özgü her şeyi hissedebilmek mümkündür. Yükselen değerlerin girdabında sürüklenen bugünün insanları için; Dr. Behçet Uz’dan da, Tanju Okan’dan da çok şeyler öğrenilmesi mümkündür. Yeter ki bu değerleri hiç unutmayalım... Her zaman yaşatalım... Dr. Behçet Uz’un da, Tanju Okan’ın da Ruhları şad olsun...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!