İnsanlar umutları ile yaşar. “Umudunu kaybeden insan, ölmüştür” derler. İnsanlık umudunu kaybetmemek için direniyor.
Dünyada ve ülkemizde gelişen son olaylar insanların umutlarını yok etmese de oldukça kırmış görünüyor. Dünya ekonomisini, siyasi gündemini yönlendirmeyi iki dudağı arasına teslim ettikleri, akşam söylediğini sabah unutan bir liderin dünyayı nasıl kaosa sürüklediğine tanık oluyoruz. Gümrük vergisi kararını akşam açıklayıp sabah o karardan çark eden bir lider düşünün.
Ülkemizde yıllardır belini kıracağız dedikleri ama kıramadıkları enflasyon canavarı ile savaşırken, bana göre kâinatın sahibinin defalarca Elazığ’da, İzmir’de, Kahramanmaraş’ta, Hatay’da ve son olarak İstanbul’daki uyarıları için ciddi önlemlerin hükümet, belediyeler ve insanlarımız tarafından alınmaması insanların ruh hallerini bozmuş gözüküyor. Her zaman ‘Bir ülkede barınma ve beslenme sorunu varsa sorun büyüktür’ derim. Geçenlerde limon ihracatının yasaklanmasına rağmen kilosunun 120 TL’ye çıktığını görünce öfkelenip, sosyal medya hesabımda ‘Doyduysanız, garibanın sofrasından çekilin artık’ mesajını paylaşmıştım. Dün pazarda taze sarımsağın 400 TL’den satıldığını görünce nevrim döndü, tazesi 400 TL olursa kurusu bir milyon TL’ye mi satacaklar diye. Piyasayı kimler şekillendiriyor ona bakmak lazım. Ramazan ayında gıda fiyatlarının birden yükselmesi de fırsatçıların, stokçuların işi değil mi. Ukrayna- Rusya kaç zamandır savaşta olmasına rağmen, İsrail Gazze’de, Lübnan’da soykırımına devam ederken buralardaki enflasyon rakamlarına baktığımda Ülkem için üzülüyorum. Fırsatçılığın, acımasızlığın kol gezdiğini para hırsının insanlığı yok etmeyi hedeflediğini düşünüyorum. Ağzı olan konuşuyor misali birileri kalkıp “Yarın ana muhalefet partisi CHP’ye kayyum atanacak” sözünün ülke ekonomisine verdiği zararı düşünün. İstanbul borsası düşüyor, insanlar döviz bürolarının önünde kuyruklar oluşturuyor. Çok üzücü bir durum. Ülke sevdasının maalesef para hırsına yenik düştüğünü düşünüyorum. Bu kadar fırsatçı varken enflasyonun düşmesini beklemek bana göre hayal.
Neyse ki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM'nin açılışının 105. yıl dönümü kutlamalarına katıldım. Makamlara oturan çocukları dinlediğimde geleceğe dair bir umudum daha var dedim. Karşıyaka Kaymakamı Sayın Özkan Demir’in makamını sembolik devrettiğinde oradaydım. Mürşide Akyüz ilkokulu 4. Sınıf öğrencisi Lara Yontar’ın konuşmasını dinlerken geleceğe olan umudum tekrar yeşerdi. Küçük Lara’nın doğaya karşı duyarlılığını görmek, kapitalizmin para hırsı ile yaşanır olmaktan çıkardığı dünyayı çocuklarımızın yeniden yaşatabileceklerine olan inancımı korudum.
Bayramdan söz etmişken her bayramda üzüldüğüm bir noktaya da değinmeden geçemeyeceğim. Yıllardır yaşadığım, yaşamdan keyif aldığım muhteşem kent Karşıyaka’ya karşılıksız ve beklentisiz hizmet etmeye çalışıyorum. Sağlığım elverdikçe STK ler dahil davet edildiğim her yerde fotoğrafları çeker bende telefon numarası olanlar onlara istemeden gönderiyorum. Bunu bilen bilir. Her Milli bayramda gece 4’te uyusam bile sabah erkenden kalkıp önce çelenk törenine, sonra kutlama etkinliğine katılır, fotoğrafları çeker haber yaparım. Hiçbir gazeteden ve haber portalından hiçbir ücret almadığım gibi bana maliyet oluşturduğuna da bakmam.
Ancak yıllardır birçok kurum yöneticisini o törenlerde görmemek beni üzüyor. Lafa geldiğinde ülke sevdasından dem vururken, sabah uykusunu milli duygularının önünde tutmaları olarak değerlendiriyorum. Karşıyaka’da o makamların keyfini sürdürüyorlarsa bu ülkenin milli bayramlarına da katılmaları gerektiğini düşünüyorum.
İyi ki Karşıyaka’da STK ler var, özellikle de Muharip Gaziler Derneği. Bazen törenlerde çektiğim karelere içim sızlayarak bakıyorum. Kendi kendime ‘Bunlar da olmazsa törenler çok mu cılız geçecek’ diyorum.
Birilerinin başarısızlığını dilimizden düşürmezken, biz kentimiz için ülkemiz için ne fedakârlık yaptık? Diye kendimizi sorgulamalıyız diyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!