Türkiye’miz, Ege’miz ve özellikle İzmir’imiz Nisan ayının bu ilk günlerinde, bahar’ın güzelliklerini yaşıyor.
Ekonomik, sosyal ve güncel sıkıntılarımızı ancak Güzel İzmir’imizde, içimize sinen doyumsuz “bahar güzellikleriyle” kaynaşarak unutabiliyoruz. 30 Mart akşamı sona eren ve 7 ay süreyle hepimizi meşgul eden “yerel seçim kargaşalıklarından” artık kurtulmuş gibiyiz. Görüntülü ve yazılı medyada seçim sonuçlarıyla ilgili çok yoğun değerlendirmeler yapılıyor. Ben; Kim nasıl kazandı?, kim nasıl kaybetti? tartışmalarına girmek istemiyorum. Ancak genel siyasetin yerel siyasetin çok üzerinde olması nedeniyle ülke bütününde yerel projelerden ziyade iktidarla muhalefetin birbirlerini yüksek dozlarla suçladıkları, gerilimi oldukça yüksek bir seçim süreci yaşadık. Güzel İzmir’imize hizmet etmek heyecan ve coşkusu içinde, İzmir’lilere karşı duydukları sorumluluk bilinci ile “İzmir yerel seçimlerinde” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışının diğer illere nazaran yepyeni projelerle, daha yapıcı ve daha yaratıcı bir hava içinde geçmesini sağlamış; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adaylarımızdan; en başta seçimin galibi olan, C.H.P. Adayı Aziz Kocaoğlu Başkanımıza, AK PARTİ Adayı Binali Yıldırım’a, M.H.P. Adayı Murat Taşer’e ve diğer değerli adaylarımıza teşekkürler ediyorum. Hepsini kutluyorum. Ben şahsen; tüm adaylarımızın İzmir’imizi daha çağdaş ve daha yaşanabilir bir kent yapmak adına geliştirdikleri tüm projelerden çok yararlandım. Bu projelerin Büyükşehir ve ilçe belediyeleri anlamında tüm seçilen belediye başkanlarımıza ışık ve rehber olmasını diliyorum. Artık seçimler bitmiştir. Bundan sonra herkesin; her ilçede, İzmir için elele vererek “hizmet birlikteliği” yapmalarını diliyorum.
İzmir’in Belediye hizmetleri anlamında eksiklikleri mutlaka vardır. Önümüzdeki 5 yıllık hizmet döneminde seçilmiş Belediye Başkanlarımızın hepsinin yepyeni hizmetleriyle göz dolduracaklarına inanıyorum. En başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu olmak üzere yeni seçilen ve görevlerini halkdan yetki alarak sürdürecek, hepsi birbirinden kaliteli olan, “Belediye Başkanlarımızın”, Belediye Meclisi Üyelerimizin” ve Muhtarlarımızın önümüzdeki 5 yıllık görev süreleri içinde başarılı hizmet ve çalışmalar sergilemelerini diliyorum. Hepsini yürekten kutluyorum. Yeni seçilen “ya da güven tazeleyen” belediye başkanları artık görevlerine başladılar. Ülkemiz ve seçim bölgeleri için; Hayırlı, uğurlu olsunlar. Elbette biliyorlardır, ama ben yine de yazayım; Belediye nedir; ne yapar? Bu soruların cevabı, Belediye Kanunu’nda açık açık yazılıdır. Belediyeler Kanunu; belediyeyi aynen şöyle tarif eder: “Belediyeler; Belediyesi bulunan beldelerde yerleşim yeri sakinlerinin; mahalli ve müşterek nitelikteki tüm ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı; seçmenleri tarafından seçilerek oluşturulmuş, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir.” Yani; O “beldede oturan insanlar için hizmet yeridir.” Belediye ve “karar organını seçmenler seçer. Belirler.” Öyleyse, “Belediye başkanlarının ilk ve tek temel görevi; beldelerinde oturanlara , onların tümüne; mahalli müşterek ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla hizmet etmeleridir.” Yani eşine dostuna, yakınlarına, ailesine, kendine ya da partisine hizmet etmek değil!...
Belediye Başkanları, “seçim bittiği ve başkan koltuğuna resmen oturdukları andan itibaren”, artık “mensubu oldukları siyasi partinin ve kendilerini seçen çevrenin değil, bütünüyle seçildikleri beldenin ve bu beldede oturan bütün insanların belediye başkanlarıdır... Ben, Ege ve İzmir’de; 123 Demokratik Sivil Kitle Örgütleri adına çeşitli görevler üstlenmiş bir kişi olarak; Yeniden ya da yenilenerek seçilmiş herkesi bir kez daha kutluyorum...
Bu arada “gidenler” de var; onlara da; Teşekkürlerimizi sunmalıyız. Görevde bulundukları; 5 ya da 10 yıl süreyle yaptıkları hizmetler nedeniyle “şükran duygularımızı” da iletmek; kaçınılmaz görevimizdir. Karşıyaka’da Cevat Durak, Bornova’da Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Konak’ta Hakan Tartan, Buca’da Ercan Tatı, Çiğli’de Av.Metin Solak ve Urla’da Selçuk Karaosmanoğlu Benim yakın temasım olan Belediye Başkanlarıydı. Altı’sı da “pırıl pırıl” çalışkan ve başarılı başkanlardı, çok çalıştılar ve halkları için iyi, doğru ve kalıcı hizmetler verdiler; daha da verebilirlerdi; ancak; siyasi yaşamda“particiliğin acımasız dişlileri” buna izin vermedi. Onlar artık “gönüllerimizin başkanı” olarak kalacaklar;daima da kalmayı sürdürecekler.
Hiç unutmayalım ki; 5 yıl kısa bir süredir. Çabucak geçecektir. Siyaset bu. Yarınlarda “neler olabileceğini” kim bilebilir. Belediye Başkanlığına veda eden Başkanlarımızın hepsi kendilerinden beklenilen kutsal ve unutulmaz hizmetleri başarıyla yerine getirdiler. Çok sevildiler ve sayıldılar. Şayet kendilerini güncel gündemden düşürmezlerse; bir gün gelir, mutlaka; yeniden kazanacaklardır. Onların önleri daima açık olacaktır. Ben bu isimlere Dikili’nin eski Belediye Başkanı Osman Özgüven’i, Torbalı eski Belediye Başkanı İsmail Uygur’u ve Kemalpaşa’nın eski Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı’yı da dahil etmek istiyorum. Belediye Başkanlığı acımasız yönleri de olan, zorlu bir görevdir. Aziz Kocaoğlu Başkanımız ve diğer başkanlarımız görev yaptıkları süreç içinde haksız ve sıkıntılı durumlarla da karşılaştıdılar. Selçuk Karaosmanoğlu, Cemil Şeboy, Muhittin Dalgıç, Osman Özgüven ve Ertan Avkuran başkanlarımız da yakın geçmişte çok ciddi sıkıntılar yaşamışlardı. “Fare Kapanı”, “Arı Kovanı” gibi bazı medyatik adlar takılan operasyonlarla, gözaltına alınan toplumun takdir edip, sevdiği bu değerli insanları “suç işledikleri kesinleşmiş gibi” teşhir etmek (ki; çoğu tutuklanmalarından kısa bir süre sonra serbest bırakıldılar, ayrıca henüz aralarında mahkum olan da yok.) Bu yaşanmışlar; “hukuk devleti ve insan hakları açısından” asla doğru olmayan uygulamalardır.
Medyaya özellikle fısıltılanarak, insanların onur ve gururlarıyla oynanarak Yaşanılmış bu sözde hukuki operasyonlar hepimize ciddi dersler vermiştir. Görev üstlenmiş Belediye Başkanlarımız böyle art niyetlilere fırsat vermemek için; şeffaf olmak, şeffaf çalışmak zorundadırlar. Özellikle kamu kaynaklarını kullanarak Gerçekleştirecekleri ihale süreçlerinde şeffaf ve adil olmak durumundadırlar. Bana göre başkan seçilmişler, yemeden yedirmeden çalışmalıdırlar. Aslında başkanlar seçim sürecinde taahhüt ettiklerini yapsalar tüm Türkiye güllük gülistanlık olur. Halklar olarak bizler de, hepimiz yaşadığımız kentlerde, Dünya standartlarına yakın hizmetler almaya başlarız. Başkan dediğin kendini ve siyasi partisini değil, kentini ve kentinin halkını tanıtmalıdır. Kentini markalaştırmalıdır. Kentinin markalaşması bir belediye başkanının boynunun borcudur. Bu konuda “etkin pazarlama iletişimi” ve “stratejik iletişim” tekniklerini kullanmalıdır ve “kentimi nasıl bir plan ve bütçeyle markalaştırır ve bunu nasıl sürdürebilirim” diyerek, bu konuda gayret sarf etmelidir. Başkan dediğimiz, medyadan korkmamalıdır. İş, aş vererek onları etkisizleştirme ya da kendisini en azından eleştirmeyen ya da çoğunlukla pohpohlayan bir “yandaş medya” yaratmak yerine, özgür kalemlere destek vermelidir. Belediye Başkanları, nitelikli, yapıcı ve yaratıcı kadrolarla çalışmalıdırlar. Şakşakçı, yağcı, el pençe divan duran bir takım ile değil; aksine, çalışkan, üretken, yenilikçi ve çağdaş düşünen, birbirine güven duyan, motive eden, gerektiğinde öz eleştirisini de yapabilen, onurlu,doyumlu, nitelikleri işine uygun ve dürüst bir kadroyla çalışmak zorundadırlar. Belediye Başkanları; kültür’e, sanat’a, sivil demokratik toplum çalışmalarına, kitlesel faaliyetlere önem ve değer vermelidirlder. Belediye Başkanlarının, iddiası ve hedefi mutlaka olmalıdır. Belediye Başkanı; inanç ve ideoloji sahibi olmak zorundadır. “Ben kentimi 5 yılda bulunduğu yerden, daha yukarlara yükselteceğim.” iddiasında olmalıdır. Bu iddiasını da sık sık vurgulamalıdır. Şeffaflık onun vazgeçilmezi olmalıdır. Her ay, ya da sık sık geniş katılımlı halk toplantılarıyla kamuoyuna yaptıklarını ve yapamadıklarını, mutlaka anlatmalıdır. Varsa; aşamadığı sıkıntılar için kamuoyundan destek istemelidir.
Aynı zamanda vicdanlı olmalıdır. Makamda çok oturmak yerine sık sık sorumlusu olduğu sokaklarda dolaşıp, halkını dinlemelidir. Yoksul halk kesimlerini iş sahibi yapacak temel mesleki eğitimlerin önünü açmalıdır.
Bu konuda AB ve Kalkınma Ajansları gibi kaynaklardan da istifade etmek için “proje takımları” kurmalıdır. Sıkı çalışmalıdır. Gerektiğinde çok yoksul insanlara akut gıda, ihtiyaç maddesi ve yakacak yardımı yapmaktan da çekinmeyecektir. Evet, Sayın seçilmiş başkanları, Ben Sizlere burada, geçtiğimiz yakın tarihte 90’ncı doğum gününü kutladığımız efsane Koca Reis, Halkçı Başkan İhsan Alyanak’ın, yine efsanevi başkanlarımızdan; Dr. Behçet Uz’un, Reşat Leblebicioğlu’nun, Osman Kibar’ın, Ahmet Piriştina’nın ve Dr. Burhan Özfatura’nın başarılarla geçen hizmet dönemlerindeki uygulamalarını anlatmaya çalıştım. Bu kentin halkı olarak Bizler de, önümüzdeki 5 yıl boyunca sizleri yakından izleme konusunda kararlıyız. Bu anlamda ciddi bir gayret içinde olacağız. Ve o koltuklarda siz Başkanları ve Çalışma Kadrolarınızı artık rahat oturtmayacağız, sizi; “kamu kaynaklarını” dikkatli ve doğru kullanmanız için uyaracağız. Çünkü size verdiğimiz yetkide sizlere oy veren bizlerinde sorumluluklarının olduğunun bilincindeyiz. Her konuda; daha duyarlı bir “Sivil Toplum Gücü” olarak bizlerde iş başındayız… O makama yöre halkına hizmet için geldiniz, sakın bireysel çıkarlarınızı öne çıkartmayınız. Çalışkan ve dürüst başkanlar olunuz. Bizde sizleri başımızın tacı yapalım. Sizlerle övünç ve gurur duyabilelim. Hepinize ve herkese sağlıklı ve başarılı bir hafta sonu diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!