~~(51. Hasret Yılnda Nazım Hikmet ile 44. Hasret Yılında Orhan Kemal Anılıyorlar)…
Yarın 3 Haziran Salı. 51 yıl önce 3 Haziran 1963 günü yitirdiğimiz ve yaşasaydı 112 yaşında olacak olan “Evrensel Türk Şairi” NAZIM HİKMET RAN’ı anacağız. Bugün; 2 Haziran Pazartesi. 44 yıl önce 2 Haziran 1970 günü yitirdiğimiz Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden Orhan Kemal’in cenaze törenini o yıllarda gazeteci arkadaşım Duygu Asena ile birlikte Milliyet Muhabiri olarak izlemiştim. Bu arada; Tiyatro Sanatçısı Asaf Çiyiltepe’yi 47’nci ölüm yıldönümünde, Şair Ahmet Arif’i ise 23’ncü Ölüm Yıldönümünde yad ediyoruz. YARIN(3 Haziran Çarşamba günü; Saat: 14.00’ de) “İzmir 68’liler Platformu” ile İZMİRİ SEVENLER PLATFORMU ve 64 demokratik sivil toplum örgütleri olarak, Kültürpark’ta ki “Nazım Hikmet Anıtı” önünde, Ölümünün 51’nci yıldönümünde Nazım Hikmet Ran ile gerçekçi Edebiyatımızın simge ismi Orhan Kemal’i 44’ncü yokluk yıl gününde ortak bir törenle anacağız. Yazarlar, şairler, edebiyatçılar, eğitimciler, kültür ve düşün insanları hep birlikte olacağız. Nazım Hikmet ile Orhan Kemal’i anmaktan önce doğru ve eksiksiz olarak anlatacağız. Eserlerinden örnekler sunacağız… Aynı gün (3 Haziran Salı) akşam, Saat: 20.00’de ise Pasaport’da ki KORDON OTEL’de herkesin kendi parasını kendisinin vermesi şartıyla; “Orhan Kemal – Nazım Hikmet Sofrası”nda toplanacağız. (Kaliteli Yemek, her şey dahil 60TL.’dir. Lütfen Rezervasyon yaptırınız. Etkinliklerimize Bekliyoruz.
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ’NDE; İZMİR ATATÜRK ORMANI’nda 45’nci ATAORMAN ORMANCILIK ve ÇEVRE ŞENLİĞİ’ni KUTLUYORUZ…
4 Haziran Çarşamba günü, Saat: 11.00’de; 45’nci kez, “İzmir Atatürk Ormanı Çevre ve Ormancılık Bayramı”nı bir ŞENLİK şeklinde kutlayacağız. Bayraklı ilçesi ve Bayraklı Belediyesi sınırları içinde bulunan “Ataorman” kısa adıyla anılan İzmir Atatürk Ormanı’nda ki tören alanına ulaşabilmenin en kolay yolu, Gümüşpala ve Nafiz Gürman Mahalleleri, son durak’dan “Ataorman Yolu” na girmek. Ataorman’a ayrıca Karşıyaka İskele’den otobüs ile Karşıyaka Metro İstasyonu yanından ise minibüslerle de ulaşmak mümkündür. (Ayrıca Karşıyaka ATATÜRK ANITI önünden OTOBÜS kaldırıyoruz. İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’nün, Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ın ilgi ve destekleriyle, 75’nci Yıl Mahalle Muhtarlığının ve Nafiz Gürman Mahalle Muhtarlığının katkılarıyla, İZSEV-“İzmiri Sevenler Platformu” ve ATAORMAN-“İzmir Atatürk Ormanını-Kültürpark’ı Koruma ve Anıt Yaptırma Derneği” tarafından düzenlenen etkinliğe yüzlerce öğrenci ve çevreci de katılacaklar… Bu yıl ki etkinliğimizin ana konsept’i; “Ormanlarımızı; Orman Yangınlarından Korumak ve kent ormanlarımızı kollamak” olacak. Etkinlik sırasında; İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’ne, Bayraklı Belediyesi’ne, Gazeteci ve Yazarlardan; Ahmet Aydın Akarsu’ya, İbrahim Irmak’a, Mustafa Oğuz’a ve Engin Yavuz’a “SON 5 yılın En Başarılı ORMANCILIK BAŞARI ÖDÜLLERİ” de verilecek...
İZMİR’DE İLK KEZ; TÜRKİYE’DE Kİ ÖĞRENCİ YURTLARI YETKİLİLERİ TOPLANIYORLAR… Türkiye’de ki tüm Öğrenci Yurtlarının da “Yurtbir” adı altında federasyonlaştığını, 4 Haziran Çarşamba günü Saat 11.00’de Bornova Nikah Dairesi’nde “İzmir Yurtbir Başkanı” Şahin Öz’ün başkanlığında tüm Türkiye’deki öğrenci yurtlarının toplanacaklarını sizlere duyuruyoruz.
DÜNYA ŞAİRİ NAZIM HİKMET KİMDİR? NİÇİN, NEDEN ÖNEMLİDİR?
Evrensel şairimiz Nazım Hikmet’i ölümünün 51’nci yıldönümü olan 3 Haziran 2014 Salı günü İzmir’de de Törenlerle Anıyoruz. Duyduğuma göre İzmir’in merkezinde ve ilçelerinde 40’ın üzerinde anma etkinliği yapılıyor...1983’den beri “İzmir’i Sevenler Platformu”, “Ege Kültür Platformu” ile “İzmir Kültür ve Sanat Derneği” olarak;”İzmir 68’liler Platformu”nun ilgi ve destekleriyle, Nazım Hikmet’i yeni yetişen nesillere, doğru ve eksiksiz olarak anlatmaya gayret ediyoruz. Bazı yeni yetmelerin de vakit buldukça düzenledikleri anma törenlerinde görüldüğü gibi asla Nazım Hikmet üzerinden reklam ve pirim yapma peşinde koşmuyoruz. Nazım Hikmet ona yürekten inanmışların her zaman “gönüllerinde yaşattıkları”vazgeçilmez “vatandaşımız” ,”yoldaşımız” olmuştur. 1951 yılında alınmış bir Hükümet kararıyla, Nazım’ın vatandaşlık hakkının ondan alınmış olması bizi asla bağlamamıştır. Bu nedenle; 2009 yılı itibariyle ona vatandaşlık hakkının yeniden geri verilmiş olması da bizi hiç ilgilendirmemektedir. Geçmişte alınmış ve günümüzde değiştirilmiş bu tür oldu bittili kararlar bizler için her zaman birer “ safsata” özelliği taşımıştır. AKP iktidarı, iktidarının sürekliliği açısından böyle bir kararı alıp uygulamak ihtiyacını hissetmiştir. Bu bizi asla ilgilendirmemektedir. Bizi ilgilendiren yegane unsur; Nazım Hikmet’in doğru anlaşılması ve doğru tanıtılmasıdır. İzmir’de ilk düzenli Nazım Hikmet etkinliğini 3 Haziran 1993 günü Nazım’ın ölümünün 30’uncu yıldönümünde gerçekleştirmiştik. Kalabalık katılımların olduğu kapalı salonda ve açık alanlarda geçen 10 etkinlikten sonra; son 11 yıldır Nazım Hikmet’le ilgili tüm törenlerimizi Kültürpark’ta ki muhteşem “Nazım Hikmet Anıt Heykeli”nin önünde gerçekleştiriyoruz. Eski Kültür Bakanımız Prof. Dr. Suat Çağlayan’a ve Merhum İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Piriştina’ya her zaman minnet borçluyuz. Bakanlığı sırasında, Evrensel Heykeltıraşımız Prof. Dr. Tankut Öktem’in yarattığı Nazım Hikmet’in eşi emsali olmayan bu en görkemli heykelini İzmir’e kazandırmış Suat Çağlayan’a, 2004 yılında Nazım Hikmet Ödülü”nü sunmuş olmanın Onuru ve Gururu içindeyiz. Keşke Ahmet Piriştina da sağ olsaydı. Onu da onore edebilseydik. Biz Nazım Hikmet dostlarının en büyük mutluluğu, yakın tarihte Nazım Hikmet’in yeni yetişen gençler tarafından da sevilmekte olmasıdır . Ancak; Nazım Hikmet’in özel yaşamından ziyade fikirsel yaşamı ile ilgilenilmesini, Nazım’ın düşün ve sanat yaşamının doğru bilinmesini istemekteyiz. Nazım’ı sevgilileriyle ve çok yönlü duygusallığıyla sık sık gündeme getirmek onun düşün yaşamına yapılan en büyük saygısızlıktır. Şu unutulmamalıdır ki; Nazım Hikmet, gerçek anlamda bir sosyalist düşün adamıdır. Bu anlamda son günlerini yaşadığı Sovyetler Birliğinde Siyasal anlamda çok önemli görevler dahi üstlenmiştir. Her zaman Vatan hasretiyle yanıp tutuşmuş olan Nazım Hikmet’in vatanının dışında gömülü olan Anıt Mezarı’nın Türkiye’ye taşındırılması da artık bir şey ifade etmemektedir. Nazım’ın Moskova da muhteşem bir kabristanda bulunan Anıt Mezarı, her gün Dünyanın dört bir tarafından gelen yüzlerce hayranı tarafından gezilmektedir. Nazım Hikmet’in Anıt Mezarının Türkiye’ye getirilmesi bunca zamandan sonra sadece onu Türkiye’ye taşıyacak iktidarın çıkarlarına yarayacaktır. Nazım Hikmet’in yaşamının son günlerinde çektiği yurt hasretini asla dindirmeyecektir. Bırakalım; Evrensel Türk Şair’i Nazım Hikmet, Evrensel düşün ve sanat dostlarıyla birlikte yattığı mezarlıkta huzur içinde kalmasını sürdürsün. Bugün Nazım Hikmet’le birlikte 44’ncü ölüm yıldönümünde, 2 Haziran 1970 günü hayata veda etmiş olan Orhan Kemal’i de anıyoruz. Allahtan Orhan Kemal’i tanımışım. İyi ki; Orhan Kemal’in ağzından Nazım Hikmet’i dinleme şansını yakalayabilmişim. Bu keyfin onurunu ve gururunu daima yaşayacağım.
Ben, “Nazım”ın adını ağzına alanların aşından ve işinden edildikleri, her türlü insanlık dışı davranışlara çarptırıldıkları dönemlerden beri Nazım adıyla büyüyüp bu yaşa gelenlerdenim. Rahmetli babam Cevat Ziya Maruflu, “Nazım Ağabey” dediği Nazım Hikmet’i Mühürdar’da ki evlerine komşu oldukları günden tanırdı. Yani; Nazım’la Babam çocukluk arkadaşıydı. Babamın Nazım’la ilgili yaşadığı pek çok anısı var. İnşallah bu anıları toparlayıp tüm detaylarıyla siz okuyucularıma da sunacağım... Babamın yazdığı notlara göre; Nazım, yaşamı boyunca fikir ve sanatının kavgasını vermiştir. Kavga yöntemi olarak her zaman demokratik yöntemleri benimsemiştir. Anarşist ve militanist davranışları reddetmiş. Asla benimsememiştir. Nazım’ın emperyalizme karşı ilk tepkisi öz dayısı Mülazım Mehmet Ali Bey’in Çanakkale’de İngilizler tarafından şehit edilmesiyle başlar.
O yıllarda 12-13 yaşlarında olan Nazım’ın yazdığı memleket sevgisini içeren kahramanlık şiirleri büyük ilgi ve takdir toplamıştır. Bahriye Nazırı Cemal Paşa, bizzat Nazım’ın kendi sesinden yazdığı şiirlerini dinleyerek etkilenmiştir.
Bahriye Okulunda okuyan Nazım’ın yazdığı şiirler ve memleketçi tavırları o yıllarda Osmanlı Sarayına yakın ve emperyalist devletlerle içli dışlı olan bazı çıkarcı çevreleri öfkelendirmiştir. Bu nedenle Nazım’dan ilk rahatsızlıklar başlamıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya büyük hayranlık duyan ve tam anlamıyla bir Kuvvay-ı Milliyeci olan Nazım Hikmet, Müdafai Hukuk yanlısı düşüncelerini maalesef çok sevdiği Gazi Paşa’sına bizzat iletme olanağını elde edememiştir. Engellenmiştir. Hapiste geçen uzun yıllarına kadar büyük şair Nazım Hikmet’in yurt içinde ve dışında geçmiş yaşamı baştan sona üzüntülerle doludur. Gençliğinin en güzel günleri çeşitli olayların çalkantıları içinde dramlaşmıştır. İşgal yıllarında İstanbul’u kirleten işgalcilerin varlığı Nazım Hikmet’i deli etmiştir. İşgalcilerin çiftliği haline gelen memleketin, sefalet ve açlık içinde olması, genel ahlakın bozulması, ekmeğin karneye bağlanması, leblebici dükkanlarının önünde bile kuyrukların olması, insanların açlık ve sefaletten inim inim inlemesi, Nazım Hikmet gibi vatanseverlerin gözünden kaçmayan gerçekler olmuştur. Kurtuluş umudunun Anadolu’da ve Mustafa Kemal’in Kuvvay’ı Milliye bayrağında olduğunu bilen Nazım Hikmet; her fırsatta yurtseverleri Anadolu’ya çağırmıştır. Mustafa Kemal’e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgüte katılarak milli mücadeleye omuz vermiştir.
Vala Nurettin, Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz ile birlikte İstanbul’dan bir vapurla İnebolu’ya gitmiştir. İnebolu’dan Kastamonu’ya ve Ilgaz Dağlarında milli mücadelenin en sıcak günlerini yaşayarak Ankara’ya ulaşmıştır. Sevr Antlaşmasının Anadolu’nun ocağına dikilen bir incir ağacı olduğunu çok iyi bilen Nazım ve arkadaşları, harp yıllarında emperyalizm gerçeğini Anadolu insanlarına yalın bir dille anlatmaktan çekinmemişlerdir. Nazım Hikmet, Mustafa Kemal’i Ankara’da; Seymen’lerle ve Efe’lerle birlikte halay-zeybek ve davullarla ilk karşılayanlardan birisidir. Ali Fuat Cebesoy, Nazım’ın dayısıdır. Mehmet Ali Aybar’ın da dedesi olan Hüseyin Hüsnü Paşa, Nazım’ın büyük dayısıdır. Oktay Rıfat’ın babası olan milli mücadele Valilerinden Sami Rıfat Bey, Nazım’ın teyzesinin kocasıdır. Milli Mücadele Kahramanlarından Topçu Albayı Necip Bey ile Albay Mehmet Ali Bey, Nazım’ın dayılarıdır. Kuvvay’ı Milliye’nin en köklülerinin soyundan gelen Nazım’ın maalesef Atatürk’le bizzat görüşmesi engellenmiştir. Orhan Kemal’le Bursa Hapishanesinde tanışmıştır. Orhan Kemal’e de yıllar boyu ışık olmuştur. Orhan Kemal’in şairlikten yazarlığa geçişinde Orhan Kemal’i en çok etkilemiş kişi Nazım Hikmet’tir. Ben bu gerçeği ünlü MeserrET Kıraathanesi’nde defalarca Nargile fokurtadan Orhan Kemal’in ağzından dinleyenlerdenim. Gerçek anlamda vatanperverlik duygularını yansıttığı şiirlerinde Türk dilini ve Türk örf adetlerini, tüm otantik değerleriyle savunmuştur. Nazım Hikmet’in hayatının en anlamlı yıllarını memleketinden uzak geçirmesi ve buna zorlanması daima hatırlanmalıdır.
1951 yılında kalbinden ve ciğerlerinden rahatsız olduğu halde, Bahriyeyi bitirip Güverte Subaylığı da yaptığı halde, 50 yaşında askere alınmak istenmesi ve Sabahattin Ali’nin öldürülmesi olayı, Nazım’ın Moskova’ya kaçmasını zorunlu hale getirmiştir. Nazım Hikmet’in yaşamıyla ilgili tüm unsurlar çok iyi incelenmelidir. Nazım Hikmet, sıradan bir Devrimci değildir. O bir döneme imza atmış gerçek bir yurtseverdir. Maalesef Türkiye’nin eğitim ve kültür anlamında çalkantılı ve yoksul olduğu bir döneminde Nazım gibi bir değerden yararlanılamamıştır. Şimdilerde ancak değeri anlaşılabilinmiştir. 15 Ocak’larda kutladığımız Doğum Günlerinde ve 3 Haziran’larda andığımız Ölüm Yıldönümlerinde sadece İzmir ve çevresinde 100’ü aşkın törenle anılabilmesi bunun en açık kanıtıdır.
Nazım’ı kamuoyuna bir anarşist ya da militan gibi lanse edenlerle onu kamuoyuna bir Kazanova ya da play boy gibi tanıtmaya çalışanlar çok büyük bir yanılgının içindedirler. Ona en büyük saygısızlığı yapmaktadırlar. Nazım; özü, fikirsel ve sanatsal bir eylemler zincirine dayanan sağlam bir alt yapıya dayanan kültürler birikiminin en zengin halkasıdır. Zaman tünelini aşmış unutulmaz değerlerin en büyüğüdür.51’nci Ölüm Yıldönümünde ve 112’nci Doğum Yıldönümünde Kuvay-i Milliye’nin öncü yazarı, Evrensel Türk Şair’iNazım Hikmet Ran’ı minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhu bir kez daha şad olsun. Nur içinde yatsın. Işığı hepimizi aydınlatsın... Tüm okuyucularıma sağlık ve esenlik dolu bir hafta diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!