5 Temmuz Cumartesi günü idrak edeceğimiz Muharrem ayının onuncu günü, Aşure günüdür. Aşure günü, tarihte gerçekleşen pek çok sevinç ve keder ortamı için ciddi bir milat olarak hatırlanır. İnsanlık tarihinin dönüm noktaları olarak görülebilecek pek çok olay da Aşure günüyle ilişkilendirilmiştir. Hz. Adem'in tövbesinin Aşure günü kabul edildiği, Hz. Nuh'un gemisinin tufandan, Hz İbrahim’in Nemrud'un ateşinden, Hz. Musa'nın Firavun’un zulmünden, Hz. Yusuf'un atıldığı kuyudan, Eyüp Peygamber’in amansız hastalığından Aşure günü kurtulduğu rivayet edilmiştir.
Aşure günü, aynı zamanda tarihte ve hafızalarımızda derin bir hüzün ile yer etmiştir. Aşure günü aynı zamanda Kerbelâ'nın hüzünlü hatırasıdır... Çöllerde bir yudum suyun özlemidir... Ehl-i Beyt aşkıyla dolu gönüllerin, “Ah Hüseynim, vah Hüseynim / Şehit düşmüş Şah-ı Merdan / Ah Hüseynim, can Hüseynim” diyerek sızladığı bir bir hasret mevsimidir... Seyyidü’ş-şüheda Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin dünyevi ve siyasi ihtiraslar uğruna acımasızca şehit edildigi vaktin gözyaşlarıdır...
O Hz. Hüseyin ki, Hz. Peygamber’in sevgili torunu, ehl-i beytidir. O Hz. Hüseyin ki, Hz. Aliyyü’l-Murtaza’nın ve Hz. Fatımatü’z-Zehra’nın ciğer paresidir. O Hz. Hüseyin ki, Sevgili Peygamberimizin ‘Dünyadaki çiçeğim, reyhanım’ diyerek bağrına bastığı, cennet gençlerinin efendisi olarak taltif ettiği yiğittir. O Hz. Hüseyin ki yüce bir ahlakın seçkin temsilcisidir. O Hz. Hüseyin ki, zulme, haksızlığa, adaletsizliğe karşı, çağları aşan onurlu bir duruşun mümtaz temsilcisidir. O Hz. Hüseyin ki, hakkın ve hakikatin, şefkat ve merhametin, huzur ve barışın egemen olması için yola çıkmış, asil bir yürüyüşün sembolüdür. Kerbelâ, mezhep ve meşrebi, kültürü ne olursa olsun hepimizin ortak acısı ve yürek sancısıdır.
Aşure günü vesilesiyle pişirilip dağıtılan aşure tatlısı, kendine has öğretisiyle önemli kültürel miraslarımızdan biridir. Aşureyi sadece bir yiyecek olarak değerlendirmek elbette yanlıştır. Birbirinden farklı tat ve lezzete sahip gıdaların bir araya gelmesiyle bambaşka bir tat ve lezzete dönüşen aşure, birlik ve beraberliğin, kardeşliğin, paylaşma ve dayanışmanın, farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp bir arada yaşama kültürümüzün simgesidir.
Aşurenin hem öğretisinden hem lezzetinden kimseyi mahrum bırakmayalım. Aşureyi kardeşliğimizin pekişmesine vesile kılalım, gönül birlikteliğine dönüştürelim. Hz. Hüseyin’in asaletini, güzel ahlakını benimseyip kendimize ilke edinelim. Tıpkı Hz. Hüseyin gibi hak ve adaleti, sevgi ve saygıyı, şefkat ve merhameti, dostluk ve kardeşliği yaşantımızın bir parçası haline getirmeye çalışalım.
Ocağında sevgi ve muhabbet kaynayan, "Eline, diline, beline sahip ol”,”İncinsen de incitme” diyen Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin öğütlediği gibi, hayatımızı sevgi ve muhabbetle buluşturalım. İnsan sevgisini dorukta tutalım. Elimizle, dilimizle, tutum ve davranışlarımızla hiçbir insana, hiçbir varlığa zarar vermeyelim. Fani dünyanın geçici heveslerine aldanarak birbirimizi üzmeyelim. Unutmayalım ki şu fani dünyanın hiçbir menfaati, sevgi ve saygı, hoşgörü ve kardeşlik ile gelen bereket ve rahmetten, bir insanın duasını almaktan, bir gönüle şifa olmaktan daha üstün, daha değerli olamaz.
Aşure günü, kardeşliğimizin pekişmesine, insanlığın huzur, barış ve esenliğine vesile olsun. Muharrem ayı ve Aşure günü vesilesiyle yapılan dua ve niyazlar, tutulan oruçlar en güzel şekliyle kabul olsun. Şehitlerin serçeşmesi Hz. Hüseyin Efendimize, Kerbelâ şehitlerine, vatanımız, bayrağımız, mukaddesatımız için canını feda eden bütün şehitlerimize ve gazilerimize, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e selam olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!