İzmir’de sıkıntısı olmayan bir spor kulübü gösterebilir misiniz?
Türk Futbolunun efsaneleri arasında yer alan kulüplerimize baktığımızda hemen hemen hepsi “Yoğun Bakım”da yaşam savaşı veriyor…
Altay, Karşıyaka, Altınordu, İzmirspor, Bucaspor, İzmirspor, Yeşilova, Ülküspor…
Sadece yabancı patronu, petrol zengini onursal başkanı bulunan Göztepe AŞ’de işler futbolda skora bağlantılı olarak iyi gidiyor gibi gözüküyor. Elbette içi sizi, dışı bizi yakar misali…
Yenilere göz gezdirdiğimizde de, onlarda da sıkıntılı süreç var. 2. Ligdeki Menemen, 3. Ligde mücadele eden Çoruhlu, Bornova…
Altay’da durum vahim.
Yıllardır ağızlarda pelesenk olan “Büyük Altay” şimdilerde küçüldükçe küçülüyor... Korkumuz ufalanıp bitmemesi… Borç yükünün en büyük suçlusu, bilinçsizce yönetimlere gelenler kadar, getirenlerde de var. “Genel kurul olsun, bir yönetim gelsin, kulüp kapanmasın” mantığına “nasıl olsa kervan yolda düzülüyor” düşüncesi tepe taklak gelince, bugünkü tabloya bak da ağla!
Ne olur?
Derler ya: Allahtan ümit kesilmez…
Karşıyaka… 1912 yılından bu yana futbolu, sonralarında da basketbolu, yelkeni, tenisi, voleybolu ile milyonların gönüllerinde taht kuran yeşil kırmızılı armada…
Şehri ile bütünleşen kulüp, bugünlerde iki gözü iki çeşme sponsor diye ağlıyor…
Futbolunu yıllardır çile çektiği en alttan bir üst lige çıkarmak için varını yoğunu harcayan Kaf Kaf, bu yetmiyormuş gibi şimdi de; son hafta lig sonuncusu durumuna düşen “Basketbol diye yazılır Karşıyaka diye okunur” sözüyle gönüllerde taht kuran ekibine ilaç bulmaya çalışıyor…
Mutlaka biliyorsunuzdur… Hatırlatayım istedim. Karşıyaka; Türkiye Basketbol Ligi’nde en fazla maça çıkan, en fazla galibiyet elde eden, en fazla sayı atan, altyapılarından en fazla basketbolcu (profesyonel düzeyde) yetiştiren, basketbol maçları seyirci ortalamalarında her sezon açık ara farkla 1. sırada yer alan Avrupa’da da bilinen güzide basketbol takımı.
İşte böyle bir maziye sahip ol ve bu durumlara düş!..
Kadınlar voleybolu ENDO sponsorluğunda rahat. Yelken ve tenis özerk olmanın keyfini yaşıyor. Ama olmazsa olmaz futbol 3. Lig girdabında, basketbol da son sırada…
Mehmet Seyit Özkan’ın para kazanamamasıyla satamayınca da “Alın ben istemiyorum” dediği 2. Ligdeki Altınordu düşme hattının son sırasında, can pazarında.
O gün, “Bakın arkadaş, hata yapıyorsunuz” diyenlerin bugün haklı olduğu camiada karamsar bir hava hâkim ama ekonomik durum nedeniyle yaprak kımıldamıyor, hiç kimse “haydi beyler pamuk eller cebe” diyemiyor… “Kahveye çıkalım, üç beş kuruş toplayalım” denen o devir artık kapandı… Şimdi bol sıfırlı dönemlerdeyiz… Parası olan düdüğü çalıyor…
İzmirspor her yıl yenilenen başkanlar, yönetimler, teknik ekipler, futbolcular ve harcanan o kadar paraya karşın amatörlükten bir türlü profesyonelliğe geçemiyor… Bu yıl yeni heveslerle, yine aynı sıkıntılar yaşanıyor!.. Temennimiz sonunun iyi bitmesi.
Bucaspor yeni bir şirket oldu ama, aynı logo ile oluşturulan, kulübün devamı durumunda görülen kulüp bir türlü uçurumun kıyısından ayrılamıyor…
İzmir futbol tarihinde önemli yerleri bulunan Yeşilova ve Ülküspor birkaç idealist ile yaşam kavgasında “karınca kararınca” var olmanın uğraşında. Özellikle Yeşilova’yı yıllardır aileden biri olarak benimseyip, “baba yadigârı” diyerek yaşatmak için büyük özveride bulunan Küçükoğulları Ailesini kutlamak gerekir. Ülküspor için de Süleyman Şenol’un kulübü ayakta tutmak için gösterdiği olağanüstü çabayı görmemezlikten gelemeyiz.
2. Ligdeki İzmir temsilcilerinden Menemen, 3. Ligde İzmir Çoruhlu FK’daki ekonomik kriz de her an skora yansıyabilir. Her iki kulüp bakalım ilerleyen günlerde hendeği nasıl aşabilecek?
Akıllı yönetilen ve belediye destekli Aliağa FK’nın başarıları da “kulüp-belediye iş birlikteliği”ne en güzel örnek olmalı diye düşünmeden de edemiyoruz…
Diyeceksiniz ki; Aliağa’nın tek kulübü…
Biz de diyeceğiz; söyleyecek çok şey var da!.. Susmak bazen en güçlü cevap olur. İnsan böyle durumlarda içindeki fırtınayı susturmanın zorunlu bir yansımasını hisseder. Konuşmasıyla kendisini ifade eder ancak, suskunluğuyla da cümle âleme derin ve anlamlı mesajlar verir.
Çok zordur yürek yanarken nasip deyip susmak. İnanın; bazen yapacağınız en hayırlı iştir, konuşmamak. Yutkunmak!
Bu tablolara baktığımızda özellikle futbolumuz sıkıntılı. Sebebi de günün koşullarındaki ekonomik şartların yerine gelmemesi. Bütçelerin denkleşememesi.
Bunun için ne yapmalı?
Öncelikle sponsor şart. Kulübü yönetecek profesyonellerin, menajerlerle ilişkileri sıfırın altında olmalı. Elbette bu kural yönetenler için de geçerli. Kulübüne âşık insanlar kadar cebi dolgun ve harcama yapacakların seçilmesi şart. Özellikle de seçilenler, bunları ya reklam karşılığı veya bağış olarak vermeli. Kulübü borçlandırdığı an yine tabloyu karadan griye bile dönüştüremezsiniz. Süreklilik sağlanmalı. Daha da önemlisi yönetici olmak!
İstikrar da olmazsa olmazlardan.
Yabancı transferlerindeki seçim, sadece “karakaşına, kara gözüne veya az istediği ücrete” bağlanmamalı. İyice araştırılmalı. Pili bitmiş, miladını doldurup, emeklilik yaşamaya gelmeyi düşünenler yerine gelecek vaat eden gençler üzerinde yoğunlaşmalı. Parlatıp satacaksın ki, ekonomini denk tutup, öne de geçeceksin.
Altın kuralınız da; alt yapılara gerekenden daha fazla sahip çıkmak olmalı. Öz evladını elinin tersiyle itmeyecek ve ona “bizim temelimiz sen olacaksın” mantığıyla bakarak, güvenmelisiniz. Mutlaka bir kasa elmada birkaç çürük çıkacak. Onu da diğerlerine zarar vermeden ayıklayacaksınız. Böylelikle sağlamlar kurtulsun, işine yarasın… “Babası zengin, aidatını düzenli ödüyor” dediğin an da yandın!..
Yöneticilik bu. Adı üstünde… Yöneteceksin! Ama doğru yöneteceksiniz…
Ulu önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü sakın unutmayınız: “Toplumsal gelişmenin de, çürümenin de temelinde, yöneticilerin tavırları yatar.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!