Mesleğinizi tarif ederken mutlaka gururlanır veya of-öf çekersiniz…
Kutsal olan meslekler vardır. Öğretmenlik gibi… Hayat kurtaran doktorluk. Emniyet mensubu, asker, akademisyen, mühendislik, avukatlık vb…
Pilot uçağı uçurur ama o uçağın uçuşunu engellemeyecek en küçük aygıtını mühendis tasarlar, işçi monte eder… Binlerce tonluk gemiler de öyle değil mi?
Minicik bir taş anında dibi boylarken, o gemi suyun üzerinde insanların yanı sıra yük taşır. İğne deliği kadar küçücük bir boşluk geminin batmasına neden olur.
Hayat… Teknoloji hepsi birbirine bağlantılı. Aynı tespihin halkaları gibi… Biri kopsa dağılır. Darmaduman olur!..
Mesleğim gazetecilik… Her ne kadar, liseyi torna tesviye, üniversiteyi ekonomide bitirsem bile meslek olarak seçtiğimiz gazetecilik oldu… Kalemle yazmaya başladıktan sonra, ne yaptım biliyor musunuz? Gazetenin nasıl hazırlandığını öğrendim. O nedenle de gazetenin basıldığı matbaada çırak olarak işe başladım. Ogünlerde, bugünkü teknoloji nerede? Harfleri tek tek kumpasa dizdim. Haberimi kendim kalıbın içine yerleştirdim… Zaman içinde makineye elimi kaptırmadan baskı yapmasını da becerebildim.
Öğrenmek için matbaadaki harf kasalarının arasında çok zamanım geçti… İzin günleri tütün kırarken ellerimize bulaşan ve uzun süre çıkmayan ziftin kokusu, matbaa mürekkebi ile birleşince bize Paris’in en pahalı kokusu gibi gelmeye başladı…
Okuyup da (Gerçi şimdi okuyan da azaldı) kıyıya koyduğunuz, buruşturup çöpe attığınız veya eşya sardığınız, cam sildirdiğiniz bembeyaz kâğıda hayat vermek için, ekip olarak bir gün ter dökerek emek harcıyorduk!
Pedallı makineden sonra, yarı otomatik ve tam otomatiğe geçiş dönemini yaşadık. Harfler kurşundan dökülmeye başlamıştı… Neden sonraları İzmir’e geldiğimde pikaj-montaj-kalıplarla tanışmak nasip oldu. Ve bilgisayar çağına da ilk adım atanlardan biriydik!..
Neden bunları hatırladım biliyor musunuz?
Her mesleğin zorlukları olduğundan... Meslekleri ayırt etmek kolaydır ancak ana fikri hep aynıdır. İyi öğrenmek, doğru öğrenmek ve yerinde öğrenmek…
Bizim meslek öyledir…
Bilmek gerekir. Öğrenmek gerekir ki, seni kandırmasınlar.
Yeri gelmişken bir anımı aktarayım.
Hürriyet Gazetesi’nde yaklaşık 15 yıl çalıştıktan sonra, Yeni Asır Gazetesi’nden gelen teklifi “çocukluk hedefim” Spor Müdürü olmam için kabul ettim. İzmir’de ilk işe düzeltmen olarak başladığım gazeteye bu kez transfer oldum. Yeni Asır o dönemlerde ülke çapında ses getiren bölgesel gazete. Yıllar sonra gazetede spor müdürü olarak ilk pazar akşamım… Taşraya (İzmir dışı iller ve ilçeler) gidecek gazetenin spor ekibi tamamladık. Şehir Spor Eki için hazırlıklarımızı yapıyoruz. İlk sayfanın manşeti de Altay’ın kazandığı maç ve elimizde harika fotoğraflar var. Birini de yarısı dekupe (fotoğrafı tek çıkaran sistem) yapmak, sayfaya renk katmak, hareket getirmek istedik. Montaja indiğimde dekupe olmadığını görünce arkadaşa “Neden?” diye sordum. Bana fotoğrafın dekupe olamayacağını belirtti. Elindeki bıçağı istedim ve fotoğrafın o kıyısını oydum. Şaşkın şakın beni izlerken “iz kalacak!” dedi. Bu kez bıçağı bıraktım, fırçayı elime aldım ve o oyulan, bıçak izi olan yeri boyamaya başlayınca, servis şefi araya girdi. Gülerek; “Avni bey Hürriyet’te bunların hepsini öğrenmiş. Sen de bir daha çizilen sayfanın aynısını yaparsın. Onu kandıramazsın” diye seslendi.
O geceyi atlattık. Sonra tüm servis çalışanları ile arkadaş olduk, daha güzel spor ekleri için omuz omuza çalıştık… Çünkü haber yazdığın an, tek başına okuyucuyla buluşmuyor… Gazete elinize gelinceye kadar hepsi aşama aşama… Muhabirinden, teknik servisine, matbaa emekçilerine, dağıtım ağına kadar herkesin alın teri var…
Matbaadan yetiştim, her şeyi öğrenmeye gayret ettim ama matbaacı değilim… Bu benim işim de değil…
Yazı yazıyorum, kitaplarım basıldı ama yazar değilim…
Gazeteciyim…
Hem de 1967 yılından bu yana… Ortaokul ikinci sınıfında spor yazısı ile başladım, 2025 yılı da bitiyor, spor yazıları ile de devam ediyorum…
Nereye kadar mı? Bilemiyorum ki!..
Yazar değilim dedim. Diyorum da…
Kitabı basılan “Ben yazarım” diyor. Desin… “Sen de yazar sınıfına girdin” diyenler de var… Olsun…
5. Kitabımı bastırdım. Ticaret yapmıyorum. Okumak isteyen gelir imzalarım, ücretsiz alır gider… Bu arada ulaşamayanlar, İzmir dışında olanlar ya ödemeli kargo (Ücretleri çok yüksek olduğundan karşılamamız zor) ile talep eder, ya da www.hepsiburada.com dan alır. Buradan gelecek kazanç Bostanlıspor’un alt yapısındaki sporcular için harcanacak, bu da bilinsin isterim…
Yazı bol… Altıncı, yedinci kitaplar da baskıya hazır…
Elim kalem tuttuğu, aklım erdiği, parmaklarım bilgisayar tuşuna bastığı sürece yazı yazarım… Param olursa da kitabı bastırırım…
İlk göz ağrısı: Kimse Duymasın…
Bir amaç uğrunaydı. Hem matbaa müdürüm, hem de asker arkadaşım. Her dönemde büyük iyiliğini gördüğüm rahmetli Nedim Demirağ ve o dönem Hürriyet’te birlikte çalıştığımız “Dünya Fotoğraf Birincisi” M. Ali Okumuş ön ayak oldu. Matbaada herkes destekte bulundu. Adını da Hürriyet Gazetesi ve Türk Basınının duayeni, güzel anılarım olan Çetin Emeç’in koyduğu köşe yazılarımın ismiyle, “KİMSE DUYMASIN” olarak Hürriyet’te basıldı.
Yıllar geçti… TMOK Fair Play Komisyonu Yönetiminde yaklaşık 20 yıl görev yaptım. Türkiye’yi dolaştık. Üniversitelerde fair play üzerine paneller verdik. O anıları köşe yazısı olarak yazdım ve “FAİR PLAY KERVANI” isimli kitapta bir araya getirdim…
Sonra doğduğum Alaşehir, büyüdüğüm Akhisar ve 50 yılı geçen bir hayat sürdüğüm Karşıyaka ile ilgili yazıları da “MUTLULUK ÜÇGENİ”nde topladım…
Karşıyaka Stadında çok anılarım oldu. Yıkıldı. Yapılmadı. 12 yıldır da arsa olarak duruyor. Baktım kimseden ses seda yok. “STAT” ismini verip, hem tarihini aktardım, hem de stada ilişkin yazıları renk versin diye koydum…
Matbaa ile pazarlık yaparken, “iki kitap olsa indirim ne kadar olur?” diye sorunca hesabıma geldi ve aynı anda “FLAMİNGODAN HAKEM OLUR MU?” kitabı da basıldı… İçeriği de hemen hemen yaşanmış olayların kaleme alınmasından doğan köşe yazıları.
Eskiden düğüncüler geline hep “Beşibiryerde” takarlardı. Şimdi nerede onu takmak? Çeyrek altını bulabilene aşk olsun.
Biz de kitapları beşleyince; “Beşi bir yerde”miz var diye hava atmaya başladık! Bizim hazinemiz de bu…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!