Yeni araştırmamızda, spor tarihi meraklıları için, koleksiyonuma yeni katılan nadide bir madalya ve hikayesinden bahsetmek isterim.
7-8 Mayıs 1949’da Atina Panathinaiko Stadyumu’nda düzenlenen 25. Panionios (Panionion) Oyunları’nın hatırası bu madalyon, yalnızca bir atletizm yarışmasının ödülü değil; kökleri Osmanlı dönemi İzmir’ine uzanan Panionios Spor Kulübü’nün ve İzmir’deki çokkültürlü spor mirasının simgesi. Panionios Oyunları, 19. yüzyıl sonlarında İzmir’de doğmuş, Yunan diasporasının katılımıyla yıllarca süregelmiş bir atletizm etkinliğidir.
Hatta araştırmalara göre İzmirli Rumlar tarafından 1896’da düzenlenen ilk Panionion Oyunları, Anadolu’daki ilk çok branşlı spor organizasyonu olarak kayda geçmiştir.
İşte bu uzun soluklu geleneğin 25.si, 7–8 Mayıs 1949’da Atina’da gerçekleşmiş ve büyük yankı uyandırmıştır.
1949’daki Panionios Oyunları, Atina’daki Panathinaiko Stadyumu’nu dolduran yaklaşık 30.000 seyirci önünde coşkuyla geçti. O yıl organizasyon hem idari hem de sportif açılardan büyük bir başarı sayıldı; dönemin en büyük uluslararası atletizm etkinliği olarak nitelendirildi.
Yunanistan’ın dört bir yanından ulusal şampiyonların yanı sıra aralarında 1948 Olimpiyatları üç adım atlama bronz madalyalı Ruhi Sarıalp’in de olduğu on iki Türk şampiyon bu oyunlarda ter döktü.
Yaklaşık 150 atletin, 20’ye yakın kulüpten mücadele ettiği bu yarışmalar, dönemin en önemli organizasyonu olmaya adaydı.
Oyunların açılış töreni oldukça görkemliydi: Yunan ve Türk bayrakları birlikte göndere çekildi. Hafta sonu boyunca Cumartesi günü 10.000 civarı, Pazar günü ise iki katı seyirci tribünlerdeydi.
Aralarında dönemin Türk büyükelçisi Ruşen Eşref Ünaydın’ın bulunduğu pek çok üst düzey konuk izledi. Yarışmalarda kıyasıya rekabet yaşandı, altı yeni oyun rekoru kırıldı, üç rekorun daha üstüne çıkıldı. 10.000 metrede Türk atlet Osman Coşgül, eski rekoru egale ederek Türkiye ulusal rekorunu yeniledi.
MADALYA KORUMA ALTINDA
Yakın zamanda koruma altına aldığımız madalyon, Panionios geleneğinin canlı tanığı. Ön yüzünde büyük puntolarla “25. Panionios Oyunları – 1949”, arka yüzünde ise “İzmir Panionios Spor Kulübü – 1890” kabartması yer alıyor. Kulübün kuruluş yılını belirten bu ibare, Panionios’un İzmir’de 1890’da kurulduğunu kaydeden tarihi belgelerle de örtüşüyor.
Madalyon, dönemine özgü basım tekniğiyle üretilmiş olup Malta Haçı biçimindedir. Çapı yaklaşık 40 mm olan bronz renkli alaşımdan yapılmıştır. Madalyanın, 1940’lı yılların estetik anlayışını yansıtmakta olduğu görülüyor.
Panionios Kulübü, bilindiği üzere kuruluşundan itibaren İzmirli Rumlar arasında geniş yankı bulmuş, 1922 sonrası Atina’ya taşınmış, ancak kökleri her zaman İzmir ile özdeşleşmişti. Dolayısıyla 25. Oyunlar madalyonu, hem Panionios’un Avrupa’daki başarılarına hem de İzmir’in kozmopolit geçmişine bir köprü kuruyor. Böylesi objeler, yerel spor tarihine duyduğumuz saygıyı pekiştirir; yeni nesillerin çok kültürlü geçmişimizi anlamasını sağlar. Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” felsefesinin döneme yansıması olarak belirtilebilir.
OKTAY KARAKULAK VE KARŞIYAKA LİSESİ
1949 Panionios Oyunları, yalnızca dostluk ve centilmenlik rüzgârlarının estiği bir organizasyon değildi; aynı zamanda geleceğin yıldızlarına da sahne olmuştu. O yıldızlardan biri de henüz 18 yaşındaki Oktay Karakulak’tı. Karşıyaka Lisesi öğrencisi olan Karakulak, 100 metre yarışında start çizgisine çıktığında tribünlerdeki sessizlik dikkat çekmişti. Koşu başladığında ise yalnızca ayak sesleri değil, Karakulak’ın hızla açılan mesafesi de duyuldu. Bitiş çizgisine 11.4 saniyede ulaşan genç atlet, Panionios Oyunları tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
Karakulak’ın başarısı sadece madalya kazanmaktan ibaret değildi. O gün Atina’da, binlerce Yunan seyircinin önünde Türk bayrağını temsil ederken gösterdiği centilmenlik, koşu sonrası rakiplerini tebrik edişi ve disiplinli tutumu da takdir topladı. Onun bu performansı, dönemin gazetelerinde “geleceğin yıldızı” olarak manşetlere taşındı. Gerçekten de Oktay Karakulak, ilerleyen yıllarda Türk sprintinin gelişimine önemli katkılarda bulunacaktı.
Bugün elimizde tuttuğumuz bir madalyon, bir arşiv kupürü ya da sararmış bir fotoğraf; bize sadece bir yarışın sonucunu değil, Karakulak gibi gençlerin spora kattığı heyecanı da fısıldar. Spor tarihi sadece kupaları, skorları değil; bu genç yüreklerin taşıdığı idealleri, uluslararası dostlukların kurulduğu sahaları da kayda geçirir. Oktay Karakulak, işte o sayfaların başına ismini yazdıranlardan biridir.
Oktay Karakulak, Karşıyakalı millî sprinterdir. Karşıyaka Spor Kulübü’nde yetişmiş ve uzun yıllar bu kulübün formasını giymiştir. Kendisinden “Rüzgarın oğlu” lakabıyla söz edilir. 1940’lı ve 1950’li yıllarda Türkiye’de 100 m ve 200 m yarışlarında öne çıkan isimlerdendi. Hem 100 m hem de 200 m branşlarında Türkiye rekorları kırmıştır.
"7 Mayıs 1949 günü Atina Panathinaiko Stadyumu'nda saatler 16.00'yı gösterdiğinde Oktay Karakulak, 100 metre start çizgisindeydi. Arkasında sadece pistin rüzgârı değil, Karşıyaka’dan Atina’ya uzanan bir spor öyküsünün ağırlığı vardı. Elçilik locasında Ruşen Eşref Ünaydın’ın da izlediği yarışta, Türk atletlerin zaferleri alkış toplarken, Karakulak da 11.4’lük dereceyle damgasını vurdu.”
Ayyıldızlı formamızı terinin son damlasına kadar savunan atletlerimizden, içimizden birisi Karşıyaka liseli, Karşıyakalı Oktay Karakulak’tan da bahsetmek istedim sizlere.
Spor tarihimiz için önemli bu madalyanın Oktay Karakulak’a ait olması hissi bile heyecan verici.
Ne dersiniz ? Olabilir mi?
ATEŞ ÖZERK’İ SONSUZLUĞA UĞURLUYORUZ
Bir Çınar Daha Yıkıldı: Ateş Özerk’e Veda
Karşıyaka basketbolunun yeşil-kırmızıya gönül vermiş büyük neferlerinden Ateş Özerk’i kaybettik. Parkelerdeki devriminde, gönüllere attığı imzayla anımsanacak bir isimdi o. Kaf Sin Kaf ruhunu sonsuzluğa kadar taşıdı, Karşıyaka armasını bir şeref madalyası gibi ömrünce taşıdı. Karşıyaka için sahada bir direniş ruhuydu. Bugün aramızdan ayrıldı belki ama Karşıyaka tarihine adını altın harflerle yazdıran bu değerli büyüğümüzü minnetle anıyoruz. Mekânı cennet, ruhu şad olsun. Hep o son hücumda bizimle olacaksın…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!