Sevgili okurlar, yıllardır Karşıyaka’nın yeşil-kırmızı ruhunu, İzmir’in kurtuluş destanını belge ve anılarla aktarmaya çalışıyorum. Şahsi koleksiyonumda, tozlu arşivlerden çıkardığım fotoğraflar, belgeler ve gazeteler arasında yeni bilgilerle yine birlikteyiz.
Sizlere yine önemli belgeleri kaynakları ile aktarmaya devam ediyorum.
1963 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan önemli bir söyleşiye, araştırmalarım sırasında rastladım. Kapsamlı arşivleri ve çevrimiçi içerikleri ile dijital arşivciliğin önemli kurumlarından Salt Arşiv’de bulunan gazete kupürü, belge niteliğinde.
9 Eylül 1922’nin o muhteşem zaferini en iyi yansıtan isimlerden biri, hiç şüphesiz Fikri Altay’dır. Bugün, İzmir’in kurtuluşunun yıldönümünde, bu milli mücadele kahramanını anmak, onun Karşıyaka Spor Kulübü’ndeki (Kaf Sin Kaf) rolünü ve ağabeyi Fahrettin Paşa’nın kulübümüze hâmiliğini hatırlatmak, bizlere hem tarih dersi hem de ilham kaynağı olur diye düşündüm.
Araştırmalarımda yapmış olduğum bir yeni bilgi de Fahrettin Altay Paşa’nın Karşıyaka Spor Kulübü’nün ilk fahri başkanı olduğudur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ikinci ziyaretinde yeni tespit ettiğim bir kaynakta bu tabir kullanılmıştır:
“Karşıyaka Kulübü Reis-i Fahrisi”
Fikri Altay, 1912 yılında Karşıyaka Spor Kulübü’nü olduğu gibi İşgal ve Cumhuriyet dönemlerinde Karşıyaka Belediyesi’nde de önemli isimlerden olarak tarihe geçti.
O dönemde Osmanlı’nın son yıllarında, İzmir’in işgal tehdidi altında, bir grup vatansever; Halid Onaran, Hüsnü Tonak, Tahir Bor, Kadızade Zühtü ve Raşid, İplikçizade Süreyya, Sezai Çullu ve Fikri Altay gibi birçok isim toplanarak kulübü kurdular.
Bu kuruluş, Türk gençliğinin örgütlenmesi, milli bilincin pekiştirilmesi içindi.
Fikri Bey, İttihad ve Terakki’nin İzmir örgütünün önde gelen üyelerinden biri olarak, sportif direnişin ve dönüşümün, Kurtuluş ile birlikte ise Kuva-yı Milliye’nin kahramanı oldu.
Kurtuluş Savaşı’nda ön saflarda yer aldı, İzmir’in kurtuluşunda aktif rol oynadı. İşgal yıllarında Anadolu’ya silah sevkiyatı gerçekleştirdi.
Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1923-1930 yılları arasında Karşıyaka’nın ilk belediye başkanı olarak görev yaptı; aynı zamanda Kaf Sin Kaf’ın başkanlığını üstlenerek kulübü himaye etti, kendi Türk topraklarında yeniden canlandırdı.
Onun liderliğinde, kulüp cepheye giden sporcularını kaybetse de, zaferden sonra yeniden ayağa kalktı. Fikri Altay gibi tüm sporsever milli kahramanlarımızın bu dönemi, “milli kimliğin spor yoluyla inşası” olarak yorumlanır.
Fikri Altay’ın hikâyesi, ağabeyi Fahrettin Paşa’dan ayrı düşünülemez. Fahrettin Altay Paşa, Kurtuluş Savaşı’nın efsanevi komutanlarından biri olarak 5. Süvari Kolordusu’nun başında 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren ilk birlikleri yönetti.
Fikri Altay’ın da kurucuları arasında bulunduğu Kaf Sin Kaf’ın kuruluş sürecinde Paşa’nın himayesi önemliydi. Savaştan sonra Atatürk’le birlikte kulübü ziyaret etti; 1925 ve 1926’da İsmet İnönü ve Tevfik Rüştü Aras’la gerçekleştirdiği ziyaretler, kulübün kısa sürede bir sembole dönüşmesinde etkili oldu.
Fikri Altay’ın yeğenlerinden olan ve aynı zamanda Fahrettin Paşa’nın süvarilerinden Kadızade Zühtü Işıl, kulübümüzün ilk sporcularındandır; çeşitli cephelerde savaşmış ve Seydibeşir’de esir düşmüştür.
Genç yaşta vefat eden ağabeyleri Raşid ve Rifat ile birlikte, Fikri Bey’in kayınbiraderleri İplikçizâde Süreyya, Sadi ve Emin’in de kulüp ve direnişin kurucuları arasında yer alması, bu büyük ailenin hem Kurtuluş Savaşı’na hem de Kaf Sin Kaf’ın doğuşuna ne kadar güçlü bir şekilde bağlı olduğunun somut kanıtıdır.
Söyleşinin içeriğine gelirsek;
Emirgân’daki Fahrettin Paşa Yalısı’nda, çam ağaçlarının altında, Fahrettin Paşa ve kardeşi Fikri Altay ile tarihi görüşmeyi gerçekleştiren, İzmirimizin emektar gazetecilerinden merhum Halûk Besen.
FİKRİ BEY ANADOLU’YA SİLAH VE CEPHANE SEVK ETMİŞTİR!
ve Fikri Bey anlatır Haluk Besen’e:
İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden önce ben Karşıyaka Belediye Başkanı ve İttihat Terakki murahhas-ı mesulü idim. Ticaretle uğraşıyordum.
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’i işgal edince, beni tutukladılar. O zaman 37 yaşında idim. Tutuklu bulunduğum yerden kaçarak Rodos’a gitmeyi başardım.
Ağabeyim Fahrettin Paşa ise Anadolu’da savaşıyordu. Rodos’tan İsviçre ve İtalya’ya geçtim. Anadolu ile irtibat kurarak uçak malzemesi, silah, sıhhi ilaçlar ve gıda maddelerini Anadolu’ya göndermeye başladım. Bilâhare tekrar Rodosa dönerek Anadolu ile irtibata devam ettim.
Bu sırada 9 Eylül 1922 Cumartesi günü saat 11’de Rodos’taki Fransız konsolosu beni çağırarak İzmir’in kurtuluş müjdesini verdi. Artık Rodos’ta kalamazdık.
Özlediğimiz vatanımıza dönmeliydik!
10 Eylül Pazar günü bir Fransız gemisi ile beş arkadaşımızla birlikte İzmir’e hareket ettik.
Arkadaşlarım da, işgalden sonra tutuklanmış ve kaçmayı başarmışlardı. Bunlar Ödemiş’ten eczacı Salih Bey, Uşaklı Tiritoğlu, Kula Belediye Başkanı, Alaşehirli Akif Bey ve Bandırma Belediye heyetinden Rıza Beylerdi.
Gemimiz, pazartesi günü, yani 11 Eylül’de akşamüzeri İzmir körfezine girdiğinde, Uzunada’da gizlenmiş olan Yunan Savaş Gemisi “Averof (Γεώργιος Αβέρωφ)” tarafından yolu kesilerek tutuklandık.
Averof, bizi o gece İzmir’e bırakmadı.
Ancak 12 Eylül Salı günü saat 10’a doğru İzmir’e girebileceğimiz bildirilince, biz de yolumuza devam ettik. Arkamızdan bir Yunan torpidosu geliyordu. Tam Abdullah Ağa Çiftliği önlerinde Yunan torpidosu karaya doğru ateşe başladı.
Biz de durduk.
Dürbünlerle karaya baktığımız zaman, torpidonun sahil yolunda Urla istikametinde gitmekte bulunan bir Türk süvari birliğine ateş ettiğini ve geride de iki otomobilin bulunduğunu gördük.
O otomobillerde Beşinci Kolordu Kumandanı bulunan ağabeyim Fahrettin Paşa vardı. Heyecan içinde bakıyorduk.
Az sonra sahilden Türk topçusunun karşılık ateşi başlayınca Yunan gemisi kaçtı ve biz de yolumuza devamla İzmir limanına girdik.
İNGİLİZLER TÜRKİYE'NİN AZİM VE İRADESİNİ GEÇ ANLADILAR
Muhtelif devletlere ait 64 parça savaş gemisi ile hastahane gemisi vardı. Bizim karaya çıkışımıza müsaade etmediler. Gemiden etrafı seyrederken, Pasaport’tan Karşıyaka’ya gitmekte bulunan tanıdığım bir motorun kaptanını görerek anneme haber vermesini söyledim. O da haber vermiş. Mustafa Kemal de bizim evde misafir kalacağı için, annem kendisine müracaat etmiş.
Öğleye doğru Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın imzası ile benim ve arkadaşlarımın gemiden çıkabilmesi için gerekli izin vesikası geldi.
Fikri Altay'ın hatıralarında bahsettiği ve Atatürk tarafından imzalanarak kendisinin gemiden çıkmasını sağlayan tarihi vesikada şunlar yazılıdır:
"Beşinci Kolordu Kumandanı Fahri Paşa Hazretlerinin biraderleri Fikri Bey ile beraberinde bulunanların vapurdan çıkmalarına mümânaat olunmamasına dair vesikadır. 12.9.1338."
Başkumandan
Mustafa Kemal
GAZİ PAŞA İLE GÖRÜŞME
Türk nöbetçileri rıhtımda devriye geziyordu. Gemiden çıkınca Karşıyaka’daki evime geldim.
Hemen Mustafa Kemal tarafından kabul edildim. Odada Mareşal Fevzi Çakmak ile diğer kumandanlar da vardı. Mustafa Kemal, yurtdışındaki tepkileri sordu bana.
Elimdeki İtalyanca Mesagero Di Rodi gazetesini kendisine takdim ederek cevap verdim:
— İtalyanlar, bunu doğal karşılıyorlar. Fransızlar, “beklenen netice alındı” diyorlar. İngiliz basınının hükümet taraftarları, beklenmeyen bir mucize derken, İngiliz hükümetinin başına bir darbe başlığı altında yorumlanıyor Paşam...
O zaman Mustafa Kemal Mareşal’e döndü:
— İngilizler Türkiye'nin azim ve iradesini biraz geç anladılar, dedi.
Müsaade alarak yanlarından ayrıldım...
Fikri Bey, 1926’da Atatürk’e suikast girişimine karşı Soğukkuyu’da binlerce kişilik miting düzenledi; bu, Kaf Sin Kaf’ın direniş ruhunu yansıtır.
Kulüp, onun himayesinde, onun başkanlığı sırasında memleket sporu ve kulüpleri arasında yükselişine devam etti.
Kulüple kalmadı Karşıyaka Belediyesi’ni de modern bir kuruma dönüştürerek, yıllarca idare etti. Bu makale ve araştırmada da Karşıyakamızın en büyük değerlerinden Fikri Altay’a ayırmak istedim. 9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Bayramı kutlu olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!