ADD Karşıyaka Şubesi terörü kınadı
ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Karşıyaka Şubesi Karşıyaka Çarşı girişinde basın açıklaması yaptı. Açıklama şöyle:
Değerli Basın Mensupları, Saygıdeğer Karşıyakalılar,
12 Mart 1921 tarihinde, yani 95 yıl üç gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen İstiklâl Marşımız, “Korkma…” diye başlar. O tarihte Anadolu, emperyalistlerin işgali altındadır. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan askerleri ve kuklaları, Anzaklar, Senegalliler vb. sömürge askerleri Osmanlı’nın başkentinde pervasız dolaşmaktadır.
Mehmet Akif, “Korkma” diye kime seslenmektedir? Elbette Mustafa Kemal ve arkadaşlarına değil, Padişah Vahdettin’e, Damat Ferit’e ve diğer korkanlaradır bu sesleniş. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır,” diyen Mustafa Kemal’dir. Korkanlar ise kaderini işgalcilerin insafına terketmiş olanlardır.
Bugün, gene o seslenişe ihtiyacımız var. Bizi korkutmaya, sindirmeye çalışan ve bunun için üstümüze paralı askerlerini salan ABD’ye ve AB’ye “korkmuyoruz” diyecek devlet adamlarına ihtiyacımız var.
Askerimizin, polisimizin kanı ve canı pahasına, şehitler vererek Sur’da, Cizre’de, Silopi’de başını ezdiği ve kendi hendeklerine gömdüğü PKK, masum sivillere saldırarak Türk Milleti’ne korku salmaya çalışıyor. Terör şehitlerine, askerlerimize, polislerimize kıyanları lanetliyor, Milletimize başsağlığı diliyoruz.
Hiçbir terör örgütü kendi başına hareket etmez. Arkasında mutlaka bir büyük devletin desteği vardır. PKK’nın da ABD’nin karadaki gücü olduğu en yetkili ağızdan, “Serok Obama’ ”nın ağzından açıklanmıştır. HDP milletvekili Gülten Kışanak, Amerika’dan rol istediklerini daha 2012 yılında açıkça söylemişti. İşte size rol; sivillere yönelik katliamda tetikçilik. Emperyalistlerden alınan hiçbir görev onurlu değildir. Sivillere yönelik katliam girişimleri ise en onursuz olanıdır.
Öte yandan, Ankaramızda son beş ay içindeki üçüncü toplu katliam girişimini önleyemeyen hükümet, canlarımızı kaybettikten hemen sonra saldırıyı yapanları saptamaktadır. Şanlıurfa’da çalınan ve oradan Ankara’ya gelinceye kadar engellenemeyen bombalı aracı kullananları hemen belirleyen görevliler bununla övünebilirler mi? Devletin görevi yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamak değil midir? Güvenlik zaafiyeti denilen şey nereden kaynaklanmaktadır?
Bunların yanıtları AKP’nin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın izlediği iç ve dış politikada aranmalıdır. İçeride uygulanan açılım politikası ve terör örgütü PKK şeflerine “Şehirleri patlayıcıları doldurdunuz” diye dert yanan MİT müsteşar yardımcısı güvenlik zaafiyetinin ta kendisidir. Talimatı da hükümetten almıştır.
ABD politikaları uğruna “kardeşim” dediği Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ı bir gecede Esed’e dönüştüren ve sınırlarımızı teröristlere açan Tayyip Erdoğan’ın şimdi terörden dert yanmaya hakkı var mıdır? Hem ABD politikaları uğruna tüm komşularınla düşman olacaksın hem de o ABD’ye kafa tutuyor muş gibi yapacaksın. Hem Obama’nın beyzbol sopasından korkacaksın hem de Eyy Amerika diye naralar atacaksın. Olmaz Tayyip Erdoğan; kaderini Türk Milleti ile birleştirmeden ne ABD ‘ye kafa tutabilirsin ne de terörü önleyebilirsin.
Vatanımızı bölmeye çalışan; askerimize, polisimize, masumçocuklarınıza ve yurttaşlarımıza kıyan terör örgütü ile başa çıkmanın yolu öncelikle Milletimize kurulan bölünme anayasası tuzağından vazgeçmektir. ABD’nin değil Türk Milleti’nin çıkarlarını gözetmektir. Türk Milleti, cumhuriyet ile var olmuştur ve cumhuriyet ile yaşamaya devam edecektir. Cumhuriyet yıkıcıları terörü önleyemez. Terörün hakkından Milletimizin birliği gelecektir. Öyleyse yaşasın Türk Milleti, Yaşasın Cumhuriyet!